Ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil oldu-
ğu gibi, cezası da yalnız cehennem olabilir.
Hem meselâ, bir adam tek yalancı sözünü doğru gös-
termek için, İslâmın felâketini kalben arzu eder.
Şu zaman da gösterdi: Cehennem lüzumsuz olmaz,
cennet ucuz değildir.
• • •
BAZEN HAYIR ŞERRE VASITA OLUR
Havastaki meziyet, filhakika sebeptir tevazu, mahviye-
te; olmuş maatteessüf sebeb-i tahakküme, tekebbüre hem
illet.
Fakirlerdeki aczi, âmîlerdeki fakrı, filhakika sebeptir ih-
san ve merhamete.
Lâkin maatteessüf müncer olmuştur şimdi zillet ve esa-
rete. Bir şeyde hâsıl olan mehasin ve şerefse, havas ve
rüesaya o şey peşkeş edilir.
O şeyden neş’et eden seyyiat ve şer ise, efrat ve hem
avama taksim, tevzi edilir.
Aşiret-i galipte hâsıl olan şerefse, “Hasan Ağa, aferin!”
Hâsıl olan şer ise, efrada olur nefrin. Beşerde şerr-i ha-
zin!
• • •
tünlükler.
müncer:
sonuçlama, neticede.
nefrin:
nefretler, beddua, lânet.
neş’et :
doğma, ortaya çıkma,
kaynaklanma.
peşkeş:
hakkı olmayana hakkı
olmayan şeyi verme.
rüesa:
reisler, idareciler.
sebeb-i tahakküm:
zorbalık ve
baskı sebebi.
sebep:
neden, vesile ve vasıta
olan şeyler.
seyyiat:
günahlar.
şer:
kötü ve zararlı olan şey, kö-
tülük.
şeref:
yüce, yücelik, övünülecek
davranışlar.
şerr-i hazin:
üzücü, hüzün verici
kötülük.
taksim:
bölme, bölüştürme.
tekebbür:
kendini üstün, başka-
larını değersiz görme, kibirlenme.
tevazu:
alçak gönüllülük, kendini
kimseden üstün görmeme ve
herkesle beraber olma özelliği.
tevzi:
dağıtma, paylaştırma.
vasıta:
araç.
zillet:
alçaklık, ezilmişlik.
acz:
güçsüzlük.
âmî:
basit, sıradan; avam ile
ilgili.
arzu:
istek.
aşiret-i galip:
toplumun, aşi-
retin ileri gelenleri.
avam:
halk, sıradan insanlar.
bazen:
ara sıra.
beşer:
insanlık âlemi.
cehennem:
ahiretteki ceza
yurdu.
ceza:
cinayetin ve suçun kar-
şılığı.
efrat:
fertler, bireyler, halkın
çoğunluğu.
esaret:
başkasının tutsağı ol-
mak.
fakir:
muhtaç, ihtiyacı olan.
filhakika:
gerçekte, doğrusu.
hâsıl olmak:
meydana gel-
mek.
haşiye:
dip not.
havas:
malca ve makamca
yüksek mertebede bulunan-
lar.
hayır:
iyi ve faydalı olan şey.
ihsan:
iyilik yapma ve bağış
yapma.
illet:
sebep ve vasıta olmak.
işaret-i gaybiye:
bilinmeyen
gizli ve gizemli şeylerle ilgili
alâmetler.
lâkin:
ama, fakat.
lüzum:
ihtiyaç, gereklilik.
maatteessüf:
ne yazık ki,
üzüntü ile.
mahviyet:
kendini toprak gi-
bi değersiz hissetme, başka-
larına değer verme.
mehasin:
övünç kaynağı olan
şeyler.
merhamet:
acıma ve yardım
etme.
meziyet:
üstün özellikler, va-
sıflar ve mal, makam gibi üs-
SÖZLER | 1151 |
L
EMAAT