Sözler - page 1154

Beşerin başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var: vahşet ve be-
deviyet, memlûkiyet, esaret, şimdi dahi ecirdir; başlamış-
tır, geçiyor.
• • •
GAYRİMEŞRU TARİK, ZIDD-I MAKSUDA GİDER
(1)
o
çp
ôn
j n
’ o
?p
JÉn
? r
dn
G
bir düstur-i azîmdir: “Gayrimeşru tarik
ile bir maksada giden zat, galiben maksudunun zıddıyla
görür mücazat.”
Avrupa muhabbeti gayrimeşru muhabbet, hem taklit
ve hem ülfet.
Akıbeti mükâfat: Mahbubun gaddarâne adaveti, cina-
yat.
Fasık-ı mahrum, bulmaz ne lezzet ve ne necat.
• • •
CEBİR VE İTİZALDE BİRER DANE-İ HAKİKAT BULUNUR
Ey talib-i hakikat! Maziye, hem musibet; müstakbel ve
masiyet ayrı görür şeriat. Maziye, mesaibe nazar olur ka-
dere;
Söz olur Cebrîye. Müstakbel ve maasi, nazar olur tek-
life; söz olur İtizale. İtizal ile Cebir şurada barışırlar.
Şu batıl mezheplerde birer dane-i hakikat mevcut,
münderiçtir, mahsus mahalli vardır. Batıl olan, tamimdir.
• • •
adavet:
düşmanlık.
akıbet:
sonuç.
batıl:
hak olmayan, gerçek dışı.
bedeviyet:
göçebelik.
cebir:
Cebriye mezhebi, görüşü;
zorlama.
cebrî:
insanı kaderin zorladığını,
insanın iradesinin olmadığını sa-
vunan Cebriye mezhebi.
cinayat:
cinayetler, zulümler.
dane-i hakikat:
hakikat çekirde-
ği, hakikatin bir parçası.
düstur-i azîm:
büyük ve önemli
bir prensip.
edvar-ı hamse:
beş devir.
esaret:
savaşlar sonucu esir düş-
me.
fasık-ı mahrum:
günaha dalmak
istediği hâlde başaramayan.
gaddarâne:
gaddarca, zorla, zul-
mederek.
galiben:
çoğunlukla.
gayr-i meşru:
dinin ve kanunun
yasakladığı, helâl olmayan.
İtizal:
Ehl-i Sünnet ve inançların-
dan ayrılan takım ve onun mez-
hebi, Mutezile.
kader:
her şeyin Allah’ın bilgisin-
de olması.
lezzet:
tatlılık.
maasi:
günahlar, hatalar.
mahal:
yer.
mahbup:
sevgili.
mahsus:
özel, has, hususî.
maksat:
istenen amaç.
masiyet:
günah.
mazi:
geçmiş zaman.
memlûkiyet:
kölelik, kulluk.
mesaip:
musibetler, belâlar.
mevcut:
var olan.
mezhep:
yol, usul ve Allah’ın
rızasına götüren yol.
muhabbet:
sevgi.
musibet:
belâ ve felâket.
mücazat:
ceza görme.
mükâfat:
ödül.
münderiç:
içine yerleştirilmiş.
müstakbel:
gelecek.
nazar:
bakma, bakış açısı ge-
liştirme.
necat:
kurtuluş.
şeriat:
ayet ve hadislerle, kı-
yas, icma-ı ümmet ve büyük
mezhep imamlarının içtihat-
ları üzerine kurulan İslâm dini
kuralları, İslâm şeriatı.
taklit:
birine benzemeye ça-
lışma.
talib-i hakikat:
hakikati iste-
yen, talip olan.
tamim:
yayma, genelleştir-
me, herkesi mecbur etme.
tarik:
yol, usul.
teklif:
insanın sorumlu olma-
sı.
ülfet:
alışkanlıktan kaynakla-
nan gaflet, bilgisizlik.
vahşet:
ilkellik.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zıdd-ı maksut:
amacının zıd-
dı, tersi.
1.
Katil öldürdüğü kimseye vâris olamaz. (Tirmizî, Feraiz: 17; Ebu Davud, Diyat: 18; İbni Mâce,
Feraiz: 8; Müsned, 1:49.)
L
EMAAT
| 1154 | SÖZLER
1...,1144,1145,1146,1147,1148,1149,1150,1151,1152,1153 1155,1156,1157,1158,1159,1160,1161,1162,1163,1164,...1482
Powered by FlippingBook