Sözler - page 1163

Deccalmisal
(HAŞİYE)
deha-i a’ver, bir dâr ile bir hayatı
anlar, maddeperest olur ve dünyaperver. İnsanı yapar bi-
rer canavar.
Evet, deha sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber.
Fakat hüda şuurlu sanatı tanır, hikmetli kudrete bakar.
Deha, zemine küfran perdesi çeker. Hüda, şükran nuru-
nu serper.
Bu sırdandır deha a’mâ-i asam, hüda semî-i basîr. De-
hanın nazarında zemindeki nimetler sahipsiz ganimettir;
minnetsiz gasp ve sirkat, tabiattan koparmak, canavarca
his verir.
Hüdanın nazarında, zeminin sinesinde, kâinatın yüzün-
de serpilmiş olan niam, rahmetin semeratı, her nimetin
altında bir yed-i muhsin görür, şükran ile öptürür.
Bunu da inkâr etmem: Medeniyette vardır mehasin-i
kesire. Lâkin, onlar değildir ne Nasraniyet malı, ne Av-
rupa icadı,
Ne şu asrın sanatı. Belki umum malıdır. Telâhuk-i ef-
kârdan, semavî şerayiden, hem hacat-ı fıtrîden, hususî
şer-i Ahmedî,
İslâmî inkılâptan neş’et eden bir maldır; kimse temel-
lük etmez. Misalîler meclisi, o meclisin reisi tekrar sordu.
Hem dedi:
“Musibet olur her dem hıyanet neticesi, mükâfatın se-
bebi. Ey şu asrın adamı! Kader bir sille vurdu, kazaya da
çarptırdı.
minnet:
iyilik karşısında manevî
borçlu hissetme.
misalîler meclisi:
rüyada, yaka-
zada bulunan temsilciler.
musibet :
felâket ve belâ.
mükâfat:
ödül, iyilik, ihsan.
Nasraniyet:
Hristiyanlık.
neş’et:
kaynak.
niam:
nimetler.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
semavî şerayi:
İlâhî kaynaktan
vahiyle gelen din.
semerat:
meyveler, faydalar.
Semi-i Basîr:
işiten ve gören Al-
lah.
sille:
tokat.
sirkat:
çalma, hırsızlık.
şer’i Ahmedî:
Peygamberimizin
getirdiği din ve Kur’ân’dan çıkan
İslâmiyet.
şuur:
anlama kabiliyeti.
şükran nuru:
nimetin kıymetini
bilme ve nimeti verene minnet
duyma.
şükran:
teşekkür, minnettarlık.
telâhuk-i efkâr:
fikirlerin zaman
içinde birleşmesi, birikimi.
temellük:
sahiplenme.
yed-i Muhsin:
ihsan ve ikram
eden el.
zemin:
yer.
a’mâ-i asam:
kör ve sağır.
dâr:
dünya, diyar.
deccal-misal:
deccal gibi.
deha:
felsefî zekâ.
deha-i a’ver:
sadece dünyayı
gören tek göz, bir gözü kör
deha ve akıl.
dünyaperver:
dünyayı se-
ven.
fermanber:
buyruğa uyan,
boyun eğen.
ganimet:
emeksiz kazanç,
yağma, savaşta elde edilen
mal.
gasp:
zorla alınan mal, bir
malın üzerine oturma, haksız
kazanç.
hacat-ı fıtrî:
yaratılışta insana
verilen ihtiyaçlar.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
fayda ve maslahata
yönelik gizli sebep; kâinatta
ve yaratılıştaki İlâhî gaye..
hususan :
bilhassa, özellikle.
hüda:
İlâhî kaynaklı hak yol
ve prensipleri.
hıyanet:
hainlik, anlaşma ve
değerlere ihanet.
icat:
yoktan meydana getir-
me.
İslâmî inkılâp:
İslâm dininin
gerçekleştirdiği değişim ve
gelişim.
kader:
ezelde takdir edilen
İlâhî plan.
kaza:
kaderin hükmünü icra-
sı, olayın vuku bulması.
kudret:
güç ve iktidar.
küfran perdesi:
inkâr ve nan-
körlük arkasına sığınma.
lâkin:
ama, fakat.
maddeperest:
maddeye tesir
veren, maddeye önem veren.
mehasin-i kesire:
pek çok
güzellikler.
HAŞİYE:
Bunda da bir ince işaret var.
SÖZLER | 1163 |
L
EMAAT
1...,1153,1154,1155,1156,1157,1158,1159,1160,1161,1162 1164,1165,1166,1167,1168,1169,1170,1171,1172,1173,...1482
Powered by FlippingBook