Güya bir nevi tenasuh başlarından geçmişti. Ey bira-
der-i misalî! Zaman böyle gösterdi. O ikiz iki deha, öküz
gibi reddetti,
Temzicin esbabını. Şimdi de barışmadı. Madem onlar
tev’emdi, kardeş ve arkadaştı, terakkide yoldaştı; birbiriy-
le dövüştü, hiç de barışmadılar.
Nasıl olur ki; aslı, hem madeni, matlâı başka çeşit ol-
muştu; Kur’ân’da olan nuru, şeriat hidayeti, şu medeni-
yetin ruhu olan Roma dehası birbiriyle barışır, hem mezç
ve ittihadı?
O deha ile bu hüda menşeleri ayrıdır. Hüda semadan
indi, deha zeminden çıktı. Hüda kalbde işliyor; dimağı da
işletir.
Deha dimağda işler; kalbi de karıştırır. Hüda ruhu eder
tenvir, daneleri sümbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışık-
lanır.
İstidad-ı kemali birden bire yol alır. Nefs-i cismanî ya-
par hizmetkâr-ı emirber. Meleksima ediyor insan-ı him-
metperver.
Deha ise, evvelâ nefse ve cisme bakıyor, tabiata giri-
yor, nefsi tarla ediyor; istidad-ı nefsanî neşvünema bulu-
yor.
Ruhu eder hizmetkâr; taneleri kuruyor. Şeytanın sima-
sını beşerde gösteriyor. Hüda, hayateyne saadet veriyor,
dâreyne ziya neşrediyor, insanı yükseltiyor.
birader-i misalî:
temsilde geçen
kardeş, arkadaş gibi.
dâreyn:
dünya ve ahiret, her iki
dünya.
deha:
maddeci akıl; olağanüstü
akıl ve zekâ.
dimağ:
insanın dünyaya bakan
akıl yönü.
esbap:
sebepler.
güya:
sanki.
hizmetkâr-ı emirber:
emrinde
çalıştırma.
hüda:
İlâhî kaynaklı hak yol ve
prensipleri; hak ve doğru olan
yol.
insan-ı himmetperver:
gayretli,
kabiliyetli insan.
istidad-ı kemal:
olgunlaşma, ge-
lişme kabiliyeti.
istidad-ı nefsanî:
nefsin ge-
lişmeye müsait arzu ve istek-
leri.
ittihat:
birlik olma.
kalb:
insanın manevî yönü.
Kur’ân’ nuru:
Kur’ân’ın getir-
diği hak ve hidayet aydınlığı.
maden:
kaynak.
matlâ:
doğuş yeri.
medeniyetin ruhu:
günümüz
medeniyetine şekil veren an-
layış.
meleksima:
meleğe benzet-
me.
menşe’:
kaynak.
mezç:
kaynaşma, birleşme.
nefis:
beden, insanın cismanî
yönü.
nefs-i cismanî:
insanın bede-
ni ve hayvanî yönü.
neşretme:
yayma.
neşvünema:
gelişme, filizlen-
me ve büyüme.
nevi:
tür, çeşit.
Roma dehası:
Romalıların
maddeci felsefesi.
saadet:
mutluluk ve refah.
sema:
İlâhî, Allah’tan gelen.
sima:
yüz, görünüş.
sümbülletme:
filiz verdirme
ve gelişmeye başlatma.
şeriat hidayeti:
dinin göster-
diği aydınlık yol.
tane:
tohum, kabiliyet ve isti-
dat tohumları.
temziç:
kaynaştırma.
tenasuh:
ruhların beden de-
ğiştirmesi inancı, reenkarnas-
yon.
tenvir:
aydınlatma, ışıklandır-
ma.
terakki:
gelişme, ilerleme.
tev’em:
ikiz.
zemin:
yer.
ziya:
ışık.
L
EMAAT
| 1162 | SÖZLER