Ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazar-
rat-ı mevhume için feda edilmez. Sana lâzım hareket; ne-
tice Allah’ındır.
İşine karışılmaz. Allah çeker abdini meydan-ı imtiha-
na, “Böyle yaparsan eğer, böyle yaparım Ben” der.
Abd ise hiç yapamaz Allah’ını tecrübe. “Rabbim mu-
vaffak etsin, ben de bunu işlerim” dese, tecavüz eder.
İsa’ya demiş şeytan: “Madem her şeyi O yapar; kader
birdir, değişmez. Dağdan kendini at. O da sana ne
yapar?”
İsa dedi: “Ey mel’un! Abd edemez Rabbini tecrübe ve
imtihan.”
• • •
BEĞENDİĞİN ŞEYDE İFRAT ETME
Bir derdin dermanı başka derde dert olur, panzehiri ze-
hir olur. Derman hadden geçerse, dert getirir, öldürür.
• • •
İNADIN GÖZÜ MELEĞİ ŞEYTAN GÖRÜR
İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine, “me-
lek” der, rahmeti de okutur.
Muhalif tarafında eğer meleği görse, libasını değişmiş
onu şeytan zanneder; adavet, lânet eder.
• • •
abd:
kul.
adavet:
düşmanlık.
derman:
ilâç.
dert:
hastalık.
feda:
terk etme.
hadden geçme:
aşırıya kaç-
ma.
hareket:
faaliyet.
ifrat:
haddi aşma.
imtihan:
deneme, sınama.
inat:
körü körüne ısrar ve di-
renme.
İsa:
babasız dünyaya gelen
ve İncil nazil olan peygamber.
lânet:
beddua etme.
lâzım:
gerekli.
libas:
elbise.
maslahat:
fayda.
mazarrat:
zarar.
melek:
günahsız nuranî var-
lık.
mel’un :
lânete uğramış.
mevhum:
hayalî.
meydan-ı imtihan:
imtihan
yeri.
muhakkak:
kesin.
muhalif:
karşısında bulunan,
zıt.
muvaffak:
başarı.
netice:
sonuç.
panzehir:
şifa verici ilâç.
Rab:
yaratıcı, terbiye edici ve
rızık verici Allah.
rahmet okuma:
hayır dua et-
me.
şeytan:
insanı Allah yolundan
ve hayırdan uzaklaştıran ru-
hanî ve cinnî varlık.
tecavüz:
sınırına girme.
tecrübe:
deneme, sınama.
vehham:
kuruntuya kapılan,
şüpheci.
vesvese:
kuruntu, şüphe.
zehir:
öldürücü her şey.
SÖZLER | 1169 |
L
EMAAT