Dereceyi görerek, Allah’a çok şükür et. Yoksa isti’zam-
la ürkersen, “Of, of!” ile üflersen, o da aksine şişer.
Şişer de dehşetlenir. Eğer merak da etsen, bir iken iki-
leşir. Kalpte olan misali, döner hakikat olur.
Hakikatten ders alır, sonra döner, başlıyor, kalbini to-
katlıyor.
• • •
BÜYÜK GÖRÜNME, KÜÇÜLÜRSÜN
Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her
adam için elbet cemiyet-i beşerde, içtimaî binada,
Görmek görünmek için, şu mertebe denilen bir pen-
ceresi var. Ger pencere kamet-i kıymetinden yüksekse,
tekebbürle tetavül edecek,
Uzanacak. Ger pencere, kamet-i himmetinden alçak-
sa, tevazuyla takavvüs edecek, eğilecek.
Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük; nakıslarda,
küçüklük mizanıdır büyüklük.
• • •
HASLETLERİN YERLERİ DEĞİŞSE, MAHİYETLERİ DEĞİŞİR
Bir haslet; yer ayrı sima bir. Kâh dev, kâh melek, kâh
salih, kâh talih. Misali şunlardır:
Zayıfın kaviye karşı izzet-i nefsi sayılan bir sıfat, ger
olursa kavide, tekebbür ve gururdur.
Kavinin bir zayıfa karşı da tevazuu sayılan bir sıfatı,
ger olursa zayıfta, tezellül ve riyadır.
Bir ulülemir, makamında olursa ciddiyeti, vakardır,
mahviyeti zillettir.
sıfat:
özellik, belirgin özellik.
şükür:
minnet duygusu ile teşek-
kür etme.
takavvüs:
bükülme, eğilme.
talih:
şerli, kötü.
tekebbür:
kendini beğenmişlik.
tevazu:
alçak gönüllülük, herke-
se değer verme özelliği.
tezellül:
alçalma.
ulülemir:
idareci.
ürkmek:
sakınmak, çekinmek.
vakar:
makamın gereğini yap-
mak.
zayıf:
güçsüz.
aksine:
tersine.
cemiyet-i beşer:
toplum.
ciddiyet:
yerinde ve zama-
nında davranış.
dehşet:
büyümek, ürkütme.
ene:
benlik, ego.
enesi çifteli:
çok enaniyetli,
bencillik ve benlik duygusu
gelişmiş.
ger:
eğer.
gurur:
kendisiyle övünme.
hakikat:
gerçek hüviyeti, ma-
hiyeti.
haslet:
huy, karakter.
içtimaî bina:
sosyal hayat bi-
nası.
isti’zam:
büyütme, şişirme.
izzet-i nefis:
vakar, şeref ve
haysiyeti koruma duygusu.
kâh:
bazen.
kalbi tokatlamak:
kalbe sı-
kıntı vermek.
kalb:
insanın manevî ve duy-
gusal merkezi.
kamet-i kıymet:
değer dere-
cesi, uzunluk.
kâmil:
olgun, fazilet ve kemal
sahibi.
kavi:
güçlü.
kibir:
kendisini büyük göste-
rip başkasını küçük görmek.
mahiyet:
nitelik, özellik.
makam:
mevki, mertebe.
merak:
derin düşünceye ka-
pılmak.
mertebe:
derece.
mikyas:
ölçü.
misal:
temsili, küçük hakikati.
mizan:
değerlendirme ölçü-
sü, ölçü.
nakıs:
noksanlık, kendini ek-
sik ve değersiz görmek.
riya:
gösteriş.
salih:
hayırlı, iyi.
sima:
görünüş.
SÖZLER | 1179 |
L
EMAAT