Ki ihtiyârî olmuş, tanzim eden şer'dir. İki şer' bir yerde
bazen eder içtima. Melâike-i İlâhî, bir ümmet-i azîme,
hem bir cünd-i Sübhanî,
Birinci şer’e olmuş hamele-i mümtesil, amele-i mümes-
sil. Hem onlardan bir kısmı ibad-ı müsebbihtir; bir kısmı
da müstağrak, arşın mukarrebîni.
• • •
MADDE RİKKAT PEYDA ETTİKÇE
HAYAT ŞİDDET PEYDA EDER
Hayat asıl, esastır; madde ona tâbidir, hem de onunla
kaimdir. Bir hurdebinî huveyn havâss-ı hamsesiyle insa-
nın havâssını
Muvazene edersen görürsün: İnsan ondan ne derece
büyükse, havâssı o derece onunkinden aşağı. O huveyne
işitir kardeşinin sesini,
Hem de görür rızkını. Ger insan kadar büyüse, havâs-
sı hayretfeza, hayatı şulefeşan, rü’yeti de berkâsâ bir
nur-i asumanî.
İnsan, bir kitle-i mevattan bir zîhayat değildir. Belki de
milyarlarla zîhayat hüceyratından mürekkep ve zîhayat
bir hücre-i insanî.
z¢=ù'
j{ o
In
Qƒo
°S Én
¡«p
a r
ân
Ñp
ào
c z¢=ù'
j{ p
In
Qƒo
°ün
c n
¿Én
°ùr
fp
’r
G s
¿p
G
(1)
n
Ú/
?p
dÉn
?r
G o
øn
°ùr
Mn
G *G n
?n
QÉn
Ñn
àn
a
• • •
yakın melekler.
muvazene:
karşılaştırma.
mürekkep:
terkip edilmiş, birleş-
miş.
müstağrak:
içinde boğulmuş,
kendinden geçmiş.
nur-i asumanî:
göklerin nuru.
rikkat peyda etmek:
incelmek,
maddeden ruha doğru gitmek.
rü’yet:
görme.
rızık:
yiyecek, insanın faydalandı-
ğı her şey.
şer’:
din, dinî kanun; tabiata ko-
nulan kanun.
şer’î:
dinî, dinin emri olan kural-
lar.
şiddet:
kuvvet, tesir.
şulefeşan:
ışık saçan.
tâbi:
uyan, itaat eden.
tanzim:
düzenleme.
ümmet-i azîme:
büyük millet,
büyük topluluklar.
zîhayat:
canlı.
amele-i mümessil:
kanunu
temsil ederek yapmaya çalı-
şan.
arş:
Allah’ın isim ve sıfatları-
nın ilk tecelligâhı olan varlık.
berkâsâ:
şimşek gibi.
cünd-i Sübhanî:
Allah’ın as-
kerleri.
ger:
eğer.
hamele-i mümtesil:
emri
üzerine alıp yapmaya çalışan.
havas:
duygular.
havass-ı hamse:
beş duyu.
hayat:
canlılık.
hayretfeza:
şaşırtıcı, hayret
verici.
hurdebinî:
mikroskobik.
huveyn:
mikroorganizma.
huveyne:
mikroorganizma.
hüceyrat:
hücreler.
hücre-i insanî:
insanın hücre-
si.
ibad-ı müsebbih:
Allah’ı tes-
bih eden, işlerini öven kullar.
içtima:
toplanmış olma.
ihtiyârî:
isteğe bağlı.
kaim:
ayakta duran, var ol-
maya devam eden.
kitle-i mevat:
ölü, cansız yı-
ğınlar.
melâike-i İlâhî:
Allah’ın me-
lekleri.
mukarrebîn:
Allah’a manen
1.
Şüphesiz insan, içerisinde Yâsin Suresi yazılmış “Yâsin” kelimesine benzer. “Yaratıcılık mer-
tebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir. (Mü’minun Suresi: 14.)”
SÖZLER | 1187 |
L
EMAAT