BİR KISIM DESATİR-İ İÇTİMAİYE
İçtimaî hey’ette düsturları istersen: Müsavatsız adalet,
önce adalet değil. Temasülse, tezadın mühim bir sebebi-
dir.
Tenasüpse, tesanüdün esası. Sıgar-ı nefistir tekebbü-
rün menbaı. Zaaf-ı kalbdir gururun madeni. Olmuş acz,
muhalefet menşei. Meraksa, ilme hocadır.
İhtiyaçtır terakkinin üstadı. Sıkıntıdır muallime-i sefa-
hat. Demek sefahatin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntıysa,
madeni yeisle suizandır.
Dalâlet fikrîdir; zulümat kalbîdir; israf cesedîdir.
• • •
KADINLAR YUVALARINDAN ÇIKIP BEŞERİ YOLDAN
ÇIKARMIŞ; YUVALARINA DÖNMELİ
o
A=É°n
ùu
ædG n
?s
Ln
ôn
J Gk
Pp
G p
äÉ°n
Sn
ƒn
¡ r
dÉp
H o
A = É n
¡n
Ø° t
ùdG o
?Én
Lu
ôdG n
ås
`fn
Én
J Gn
Pp
G
(HAŞİYE)
(1)
p
äÉn
MÉn
bn
ƒ r
dÉp
H o
äGn
õp
°TÉs
ædG
Mim’siz medeniyet, taife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş,
hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer-i İslâm
onları
Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri ora-
da; rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik ziynetleri;
ranış, her şeye karşı çıkma.
müellif:
yazan, telif eden.
müsavat:
eşitlik.
rahmeten:
acıma ve koruma.
sebep:
vasıta.
sefahat:
zevk ve eğlence peşinde
koşma.
suizan:
başkaları hakkında kötü
niyet taşıma.
sıgar-ı nefis:
kişinin basitliği, kü-
çüklüğü.
sıkıntı:
ne yapacağını bilememe,
şaşkınlık.
şer-i İslâm:
İslâm dini.
taife-i nisâ:
kadınlar, kadınlar sı-
nıfı.
tekebbür:
büyüklenme, başkala-
rını küçük görme.
temasül:
birbirinin benzeri olma.
tenasüp:
uyum, uygunluk.
terakki:
gelişme, ileri gitme.
tesanüt:
dayanışma.
tezat:
zıddiyet.
üstat:
maharetli öğretmen.
yeis:
ümitsizlik.
yuvadan uçurmak:
evlerinden
dışarı atmak.
zaaf-ı kalb:
kalbin iman ve mari-
fet yönünden zayıflığı.
ziynet:
süs, güzellik eşyası.
zulümat:
kalbin bulanıklığı, ka-
ranlık, kalb katılığı.
acz:
âcizlik, zayıflık.
adalet:
herkese hakkıyla mu-
amele etmek.
beşer:
insan.
cesedi:
bedene ait.
dalâlet :
yanlış düşünceler.
davet:
çağırma.
desatir-i içtimaiye:
toplum
ve hayatla ilgili prensipler.
düstur:
prensip.
gurur:
kendini beğenmişlik.
haşiye:
dipnot.
hürmet:
saygı.
hürmeti kırmak:
saygıyı kır-
mak.
içtimaî:
toplumu ilgilendiren.
israf:
gereksiz harcama.
kalbî:
kalbe ait.
kısım:
takım, bölüm.
maden:
kaynak.
mahcup:
utangaç.
mahkeme:
hüküm verilen
yer.
mahkûm:
tutuklu.
mahkûmiyet:
tutuklanma,
hapse atılma.
mebzul meta:
ortalık malı.
menşe’:
kaynak.
merak:
öğrenme arzusu.
mim’siz medeniyet:
alçaklık.
muallime-i sefahat:
zevk ve
eğlence öğretmeni.
muhalefet:
zıt ve aykırı dav-
1.
Sefih erkekler, hevesatlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla er-
kekleşirler. (Üstadımızın Arabca bir ifadesi)
HAŞİYE:
Tesettür Risalesi’
nin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mah-
kûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî
mahkûm ve mahcup eylemiş.
SÖZLER | 1183 |
L
EMAAT