Sözler - page 1180

Hanesinde bulunsa, mahviyeti tevazu, ciddiyeti kibir-
dir.
Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zatta, müsamaha ha-
miyet, fedakârlık bir haslet, bir amel-i salihtir.
Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zatta, müsamaha hı-
yanet, fedakârlık bir sıfat, bir amel-i talihtir.
Tertib-i mebadide tevekkül, tembelliktir. Terettüb-i ne-
tice noktasındaki tefviz, tevekkül-i şer’îdir.
Semere-i sa’yine, kısmetine rıza ise, memduh bir ka-
naattir, meyl-i sa’ye kuvvettir.
Mevcut mala iktifa, mergup kanaat değil, belki dûnhim-
metliktir. Misaller daha çoktur.
Kur’ân mutlak zikreder salihat ve takvayı. İphamında
remzeder makamatın tesiri. İcazı bir tafsildir; sükûtu ge-
niş sözdür.
• • •
“(1) zO?R©NJ T?NËRDNG” BİZZAT, HEM AKIBET MURATTIR
Ey arkadaş! Bir zaman bir sail dedi: “Madem
ƒo
?r
©n
j t
?n
ër
dn
G
haktır. Neden kâfir Müslime, kuvvet hakka galiptir?”
Dedim: Dört noktaya bak; bu müşkül de hallolur. Bi-
rinci nokta şudur: Her hakkın her vesilesi hak olması lâ-
zım değildir.
Öyle de, her batılın her vesilesi batıl olması yine lâzım
değildir. Neticesi şu çıkar: Hak olan bir vesile, batıl vesi-
leye galiptir.
akıbet:
sonuç, netice.
amel-i salih:
hayırlı, faydalı dav-
ranış.
batıl:
gerçek dışı, yanlış.
dûnhimmetlik:
gayretsizlik.
fedakârlık:
değerli şeyleri göz-
den çıkarma.
galip:
üstün gelme.
hak:
gerçek, hakikat, doğru olan
şey.
hallolma:
çare olma.
hamiyet:
kutsal değerleri koru-
ma gayreti.
hane:
ev.
icaz:
veciz, az öz anlamlı ifade.
iktifa:
yetinme.
ipham:
üstü kapalı bırakma.
kâfir :
Allah’ı inkâr eden.
kanaat:
gönül tokluğu.
kibir:
kendini beğenmişlik.
kuvvet:
güç.
kısmet:
kendine ayrılan hisse.
lâzım:
gerekli.
mahviyet:
kendine değer verme-
me.
makamat:
makamlar, durumlar.
memduh:
beğenilen.
mergup:
aranan, beğenilen.
meyl-i sa’y:
çalışma arzusu.
mutlak:
sınırsız
müsamaha:
hoşgörü.
Müslim:
Allah’a inanan, hükmü-
ne teslim olan.
müşkül:
zorluk.
mütekellim-i vahde:
kendi
şahsı namına konuşan (1. te-
kil şahıs, yani “ben”).
mütekellim-i maalgayr:
baş-
kaları adına konuşan (1. çoğul
şahıs, yani “biz”).
netice:
sonuç.
remiz:
işaret.
rıza:
memnuniyet.
sail:
soru soran.
salihat:
Allah’ın emrettiği ha-
yırlı ameller
semere-i sa’y:
çalışmanın so-
nucu.
sükût:
sessiz kalma.
sıfat:
vasıf, özellik.
tafsil:
teferruatlı, geniş izah.
takva:
Allah korkusu.
tefviz:
işleri Allah’a bırakma.
terettüb-i netice:
sonuç al-
ma.
tertib-i mebadi:
ön çalışma,
ön şart.
tevekkül:
Allah’a güvenme.
tevekkül-i şer’î:
dinin istediği
tevekkül.
vesile:
sebep, vasıta.
yüce:
galip, yenilgi kabul et-
mez.
zat:
şahıs, ferdin kendisi.
zikretmek:
hatırlamak, an-
mak.
zillet:
düşüklük, değersizlik.
1.
Hak yücedir. (Bu ifade, Buharî’de yer alan bir hadiste “İslâm yücedir. Ondan yüce hiçbir şey
yoktur” (Buharî, Cenaiz: 79.) şeklinde yer alır.)
L
EMAAT
| 1180 | SÖZLER
1...,1170,1171,1172,1173,1174,1175,1176,1177,1178,1179 1181,1182,1183,1184,1185,1186,1187,1188,1189,1190,...1482
Powered by FlippingBook