Sözler - page 1186

Âlemimiz insan kadar küçülse, yıldızlar zerreler sureti-
ne dönerse, bir zîşuur hayvana dönmesi caiz olur; akıl da
bulur mecal.
Demek âlem erkânlarıyla birer âbid-i müsebbih, birer
mutî musahhar Hâlık-ı Lemyezel’e, Kadîr-i Lâyezal’e.
Kemmen büyük olması, keyfen büyük olması her vakit
lâzım gelmez. Zira, daha cezaletlidir saat-i hardalmisal,
Bir saatten ki, timsali Ayasofî kadardır. Bir sineğin hil-
kati hayretfezadır filden. O mahlûk-i bîfasal,
Ger kalem-i kudretle bir cüz-i fert üstüne esîrin ceva-
hir-i ferdiyle yazılsa, bir Kur’ân ki, sıgar-ı sahife nispeti,
bir kibr-i sanatmeal.
Sahife-i semada yıldızlarla yazılan bir Kur’ân-ı Kerîm’e,
cezaletle müsavi. Nakkaş-ı Ezelînin sanatı her tarafta pür-
cemal ve pürkemal.
Her tarafta böyledir. Derece-i kemalde kalemdeki itti-
hat, tevhidi ilân eder bu kelâm-ı pürmeal; iyi bir dikkate
al.
• • •
MELÂİKE BİR ÜMMETTİR; ŞERİAT-I FITRİYE İLE MEMURDUR
Şeriat-ı İlâhî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş iki insan
muhatap, hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen
şer-i tekvinî.
İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini, hem de harekâtını,
ki ihtiyârî değil, tanzim eden şer’dir. O meşiet-i Rabbanî,
Yanlış bir ıstılahla “tabiat” da denilir. Sıfat-ı kelâmın-
dan gelen şeriat ise, âlem-i asgar olan insanın ef’alini,
âbid-i müsebbih:
Allah’ı tanıyan
ve onu övgü ile zikreden kul.
ahval:
hâller, tavırlar, davranışlar.
âlem:
evren, kâinat.
âlem-i asgar:
en küçük âlem, en
küçük dünya.
caiz:
dinen günahı olmayan, helâl
olan.
cevahir-i fert:
atom, maddenin
en küçük yapı taşı.
cezalet:
ifadenin akıcı ve kulağa
hoş gelmesi.
cezaletli:
akıcı ve güzel ifade.
cüz-i fert:
atom, maddenin en
küçük parçası.
derece-i kemal:
olgunluk, mü-
kemmellik derecesi.
ef’al:
fiiller, davranışlar, hareket-
ler.
erkân:
temel unsurlar.
esîr:
atomun içini ve kâinatı dol-
duran, atomların tarlası olan
madde.
ger:
eğer, şayet.
Hâlık-ı Lemyezel:
ezelî ve ebedî
yaratıcı Allah.
harekât:
hareketler, fiiller.
hayretfeza:
hayret verici.
hilkat:
yaratılış.
ihtiyârî:
isteğe bağlı.
ilân:
duyuru.
insan-ı ekber:
en büyük insan.
ıstılah:
kavram, kelimeye yükle-
nen özel anlam.
ittihat:
birleşmek.
Kadîr-i Lâyezal:
gücüne kudreti-
ne baş ve son olmayan Allah.
kalem-i kudret:
kudret kalemi.
kelâm-ı pürmeal:
pek anlamlı
kelime.
kemmen:
sayıca, nicelik bakı-
mından.
keyfen:
kıymet ve nitelikçe de-
ğerli olan.
kibr-i sanatmeal:
sanat ve mana
bakımından büyüklük.
lâzım:
gerekli.
mahlûk-i bîfasal:
kocaman yara-
tık.
mecal:
güç, takat.
melâike:
melekler, nurdan yara-
tılmış varlıklar.
memur:
görevli.
meşiet-i Rabbanî:
Allah’ın dile-
mesi, istemesi.
muhatap:
kendisine hitap edilen,
konuşulan kişi.
musahhar:
boyun eğen, emrine
amade.
mutî:
itaat eden.
mükellef:
bir sorumluluk altı-
na giren, yükümlü kişi.
müsavi:
denk.
Nakkaş-ı Ezelî:
ezelden ebe-
de en mükemmel nakış usta-
sı olan Allah.
nispet:
oran.
pürcemal:
güzellik dolu.
pürkemal:
en mükemmelliği
yakalamış olan.
saat-i hardal-misal:
hardal
tohumu küçüklüğünde saat.
sahife-i sema:
gökyüzü say-
fası.
suret:
şekil.
sıfat:
özellik.
sıfât-ı irade:
Allah’ın bir şeyi
dileme, isteme özelliği.
sıfat-ı kelâm:
Allah’ın konuş-
ma sıfatı.
sıgar-ı sahife:
küçük sayfa.
şer’:
şeriat, kanun, dini ve
fennî kanunların hepsine ve-
rilen isim.
şer’i tekvinî:
kâinattaki var-
lıkların tâbi olduğu tabiat ka-
nunları.
şeriat:
din, kanun ve Allah’ın
koyduğu kurallar.
şeriat-ı fıtrî:
Allah’ın yarattığı
varlıklara koyduğu tabiat ka-
nunları.
şeriat-ı İlâhî:
Allah’ın kanun-
ları.
tanzim:
düzenleme.
tevhid:
Allah’ın birliği inancı.
timsal:
görüntü.
ümmet:
millet, aynı inancı
paylaşanlar.
vakit:
zaman.
zerre:
atom.
zira:
çünkü.
zîşuur:
akıllı, bilinçli, şuur sa-
hibi.
L
EMAAT
| 1186 | SÖZLER
1...,1176,1177,1178,1179,1180,1181,1182,1183,1184,1185 1187,1188,1189,1190,1191,1192,1193,1194,1195,1196,...1482
Powered by FlippingBook