Sözler - page 1191

İptali müşkül olur. Nerede kaldı ki İslâm, vahiy ile fıtrat
gibi iki metin esasa hem istinat etmiştir, hem bu kadar
a’sarda nafizâne hükümran.
Rasih esaslarıyla, bâhir eserleriyle kürenin yarısıyla il-
tiham peyda etmiş, bir ruh-i fıtrî olmuş. Nasıl küsufa gi-
rer? Küsuftan çıkmış el’an.
Fakat, maatteessüf, bazı zevzek kefere, safsatalı adam-
lar şu kasr-ı âlînin metin esaslarına ilişir, buldukça imkân.
Onları deprettirir. Esaslara ilişilmez, onlarla oynanıl-
maz. Sussun şimdi dinsizlik; iflâs etti o teres. Bestir tec-
rübe-i küfran ve yalan.
Bu âlem-i İslâmın âlem-i küfre karşı en ileri karakol, şu
dârülfünun idi. Lâkayt ve gafletlikle hasm-ı tabiat-yılan,
Gediği açtı cephenin arkasında, dinsizlik hücum etti,
millet epey sarsıldı. En ileri karakol, İslâmiyet ruhuyla te-
nevvür etmiş cinan,
En mütesallip olmalı, en müteyakkız olmalı; yahut o
dar olmamalı, İslâmı aldatmamalı. İmanın yeri kalbdir; di-
mağ ise oluyor ma’kes-i nur-i iman.
Bazen da mücahittir, bazen süpürgecidir. Dimağda ves-
veseler, hem pek çok ihtimaller kalb içine girmese, sar-
sılmaz iman, vicdan.
Yoksa bazıların zannınca iman dimağda olsa, ruh-i
iman olan hakkalyakîne ihtimalât-ı kesire olur birer
hasm-ı bîaman.
tutulma.
lâkayt:
ilgisiz, duyarsız.
maatteessüf:
üzülerek ifade et-
me.
makes-i nur-i iman:
iman nuru-
nun yansıdığı yer.
metin:
sağlam.
mücahit:
cihad eden, mücahede
eden.
müşkül:
zor.
mütesallip:
dayanıklı, sağlamlaş-
tırılmış.
müteyakkız:
uyanık.
nafizâne:
hükmü her yere geçerli
olan.
rasih:
sağlam.
ruh-i fıtrî:
yaratılıştan gelen ruh.
ruh-i iman:
imanın ruhu, imanın
hakikati.
safsata:
saçma, hayalî sözler ve
fikirler.
tenevvür:
aydınlatma, nurlandır-
ma.
teres:
deyyus, şerefsiz.
vahiy:
Allah’ın peygamberlere hi-
tabı.
vesvese:
kuruntu.
vicdan:
hakkı kabul duygusu.
zan:
töhmet, yanlış düşünceye
kapılma.
zevzek:
geveze, rastgele konuş-
mayı seven.
âlem-i İslâm:
İslâm dünyası.
âlem-i küfür:
küfür, inkârcılar
dünyası.
âsâr:
eserler.
bâhir:
aşikâr, apaçık.
bazılar:
birkaç kişi.
bes:
yeter.
cephe:
savaşmak için karşıya
geçip yer açma.
cinan:
kalbler, canlar; cennet-
ler, bahçeler.
dâr:
hane, ev, mekân.
dârülfünun:
üniversite.
deprettirme:
sarsma, hare-
ket ettirme.
dimağ:
beyin, akıl.
el’an:
şimdi,
esas:
temel prensip, gerekli
kural.
esaslar:
prensipler.
fıtrat:
yaratılış.
gaflet:
dalgınlık, umursamaz-
lık.
hakkalyakîn:
hakikatine ere-
rek, yaşayarak görme.
hasm-ı bîaman:
insafsız düş-
man.
hasm-ı tabiatyılan:
yılan ta-
biatındaki düşman.
hücum:
saldırı.
hükümran:
hükmeden.
ihtimal:
olasılık, olabilirlik.
ihtimalât-ı kesire:
pek çok
ihtimaller.
iltiham:
kaynaşma, iç içe gir-
me.
iman:
inanç.
imkân:
olabilirlik.
iptal:
ortadan kaldırmak.
istinat:
dayanma.
kalb:
insanın manevî yönü.
kasr-ı âlî:
yüce, büyük saray.
küfran:
nankörlük.
küre:
yer, dünya.
küsuf:
perdelenme, kararma,
SÖZLER | 1191 |
L
EMAAT
1...,1181,1182,1183,1184,1185,1186,1187,1188,1189,1190 1192,1193,1194,1195,1196,1197,1198,1199,1200,1201,...1482
Powered by FlippingBook