Sözler - page 1199

Ya aşkla hüsündür, ya hamaset ve şehamet, ya tasvir-i
hakikat. İşte yabanî edebse, hamaset noktasında
hakperestliği etmez;
Belki, zalim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla,
kuvvetperestlik hissini telkin eder. Hüsün ve aşk nokta-
sında aşk-ı hakikî bilmez;
Şehvetengiz bir zevki nefislere de zerk eder. Tasvir-i
hakikat maddesinde, kâinata sanat-ı İlâhî suretinde bak-
maz,
Bir sıbga-i Rahmanî suretinde göremez; belki, tabiat
noktasında tutar, tasvir ediyor, hem ondan da çıkamaz.
Onun için, telkini aşk-ı tabiat olur; maddeperestlik his-
si, kalbe de yerleştirir, ondan ucuzca kendini kurtaramaz.
Yine, ondan gelen dalâletten neş’et eden ruhun ıztıra-
batına, o edepsizlenmiş edeb, müsekkin, hem münevvim,
hakikî fayda vermez.
Tek bir ilâcı bulmuş, o da romanlarıymış. Kitap gibi bir
hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat. Meyyit
hayat veremez.
Hem tiyatro gibi tenasuhvari, mazi denilen geniş kab-
rin hortlakları gibi şu üç nevi romanlarıyla hiç de utan-
maz.
Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş, hem insanın yü-
züne fasık bir göz takmış, dünyaya bir alüfte fistanını giy-
dirmiş, hüsn-i mücerret tanımaz.
sıbga-i Rahmanî:
Rahman olan
Allah’ın rahmetinden çıkan boya
ve sanat.
şehamet:
akıl ve zekâdan kay-
naklanan cesaret.
şehvetengiz:
şehvet uyandıran.
tabiat:
doğa, canlı-cansız eşya.
tasvir:
anlatma, resmini ortaya
koyma.
tasvir-i hakikat:
gerçeklerin or-
taya konulması, resmedilmesi.
telkin:
aşılama.
tenasuhvari:
ruhların beden de-
ğiştirmesi şeklinde.
yabanî edeb:
batı edebiyatı.
zalim:
haksızlık yapan, zulme-
den.
zerk etme:
aşılama.
zevk :
tat, hoşa gitmek.
alüfte:
iffetsiz kadın.
aşk:
aşırı, ölçüsüz sevgi, tut-
ku.
aşk-ı hakikî:
gerçek sevgi.
aşk-ı tabiat:
ölçüsüz tabiat
sevgisi.
beşer:
insanlık.
dalâlet:
yanlış inançtan kay-
naklanan sapıklık.
edepsiz:
ahlâk dışı, ahlâka
uygun olmayan.
emvat:
ölüler.
fasık:
günahkâr.
fistan:
elbise.
gaddarlık:
haksızlık, haddi te-
cavüz etmek.
hakikî:
gerçek.
hakperestlik:
hakkı üstün
tutmak.
hamaset:
kahramanlık.
hayy-ı meyyit:
canlı cenaze.
hiss:
duygu.
hortlak:
ölünün aniden diril-
mesi.
hüsn-i mücerret:
mükem-
mel, noksansız güzellik.
hüsün:
güzellik.
ıztırabat:
sıkıntılar, üzüntüler.
kâinat:
canlı-cansız bütün
varlıklar, madde âlemi.
maddeperestlik:
maddeye
taparcasına değer verme, te-
sir verme.
mazi:
geçmiş zaman.
meyyit:
ölü.
münevvim:
uyutucu.
müsekkin:
sakinleştirici.
müteharrik :
hareketli.
nefis:
beden.
neş’et:
kaynaklanma.
nev-i beşer:
insanlık.
nevi:
çeşit.
sanat-ı İlâhî:
Allah’ın sanatı,
mükemmel eserleri.
suret:
resim, şekil.
SÖZLER | 1199 |
L
EMAAT
1...,1189,1190,1191,1192,1193,1194,1195,1196,1197,1198 1200,1201,1202,1203,1204,1205,1206,1207,1208,1209,...1482
Powered by FlippingBook