Âlimü’l-Guyûb lisanı, şahadet âlemiyle konuşuyor er-
kânı, rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî, i’cazın bir
lem’a-i nuranî.
Üçüncü menba
ise, beş cihetle harika bir camiiyet var-
dır: Lâfzında, manasında, ahkâmda, hem ilminde, maka-
sıdın mizanı.
Lâfzı tazammun eder pek vâsi ihtimalât, hem vücuh-i
kesire ki, her biri nazar-ı belâgatte müstahsen, Arabiye-
ce sahih, sırr-ı teşriî lâyık görüyor anı.
Manasında, meşarib-i evliya, ezvak-ı arifîni, mezahib-i
salikîn, turuk-i mütekellimîn, menahic-i hükema, o i’caz-ı
beyanı
Birden ihata etmiş, hem de tazammun etmiş delâletin-
de vüs’at, manasında genişlik. Bu pencere ile baksan, gö-
rürsün, ne geniştir meydanı.
Ahkâmdaki istiap; şu harika şeriat ondan olmuş istin-
bat, saadet-i dâreynin bütün desatirini, bütün esbab-ı em-
ni.
İçtimaî hayatın bütün revabıtını, vesail-i terbiye, haka-
ik-ı ahvali birden tazammun etmiş onun tarz-ı beyanı.
İlmindeki istiğrak: hem ulûm-i kevniye, hem ulûm-i İlâ-
hî, onda meratib-i delâlât, rumuz ile işarat, sureler surla-
rında cem etmiştir cinanı.
Makasıd ve gayatta, muvazenet, ıttırat, fıtrat desatiri-
ne mutabakat, ittihat, tamam müraat etmiş, hıfz eylemiş
mizanı.
ahkâm:
hükümler.
ahkâmda istiap:
dini hükümleri
içine alma.
Âlimü’l-Guyûb lisanı:
bilinme-
yen ve görünmeyen âlemleri bi-
len Allah’ın dili, ifadesi, sözleri.
anı:
onu.
beyan:
anlatım, açıklama, ifade
etme.
camiiyet:
genişlik, her şeyi kap-
saması.
cem’ etme:
toplama.
cihet:
yön.
cinan:
cennetler, gönüller.
delâlet:
söz ile mana arasındaki
münasebet.
desatir:
prensipler, kurallar.
erkân:
esaslar, temel hususlar.
esbab-ı emn:
emniyet ve güven
veren sebepler.
ezvak-ı arifîn:
Allah’ı bilenlerin
zevklerine uygun.
fıtrat:
yaratılışa uygun.
gayat:
gayeler, hedefler.
hakaik-ı ahval:
hâllerin gerçek
yönleri.
harika şeriat:
dünya ve ahiret iş-
lerini düzenlemede hayret verici
kurallar.
harika:
mükemmel.
hıfzeyleme:
ezberleme, koruma.
ıttırat:
düzenli ve dengeli olma.
i’caz:
mu’cizeli.
i’caz-ı beyan:
mu’cizevî ifadeler.
içtimaî hayat:
toplumsal yaşayış.
ihata:
kapsama, kuşatma.
ihtimalât:
pek çok ihtimaller.
ilim:
bilgi, bilim.
istiğrak:
derinine dalma.
istinbat:
ayet ve hadislerden hü-
küm çıkarma işi.
işarat:
alâmetler, işaretler.
ittihat:
birlik, beraberlik.
lâfız:
söz, kelime.
lem’a-i nuranî:
nurlu parıltı.
makasıd:
amaçlar, kastedilen hu-
suslar.
mana:
anlam.
menahic-i hükema:
İslâm filozof-
larının metotları.
menba:
kaynak.
meratib-i delâlât:
delillerin, kay-
nakların dereceleri, mertebeleri.
meşarib-i evliya:
velîlerin
hizmet ve ibadet şekli.
mezahib-i salikîn:
hak yolda
gidenlerin Allah rızasına ulaş-
tıran yolları.
mizan:
ölçü, denge; ölçülü
ifadeler.
mutabakat:
uygunluk.
muvazenet:
dengelilik, den-
geleme.
müraat:
uyma, gözetme.
müstahsen:
herkesçe beğe-
nilen ve övülen, güzel.
nazar-ı belâgat:
edebiyat ve
belâgat ilmine göre.
nev-i insan:
insan türü.
revabıt:
insanı ve toplumu
birbirine bağlayan bağlar,
rumuz:
işaret, işaretler..
saadet-i dâreyn:
dünya ahi-
ret mutluluğu.
sahih:
doğru, düzgün, Arabca
dil bilgisi kurallarına uygun.
sureler suru:
Kur’ân sureleri-
nin içinde.
sırr-ı teşriî:
dinî kuralların,
emir ve yasakların hikmetleri,
sırları.
şahadet âlemi:
görünen
âlem, dünya.
tarz-ı beyan:
ifade şekli.
tazammun:
içine alma, kap-
sama.
turuk-i mütekellimîn:
ke-
lâm, İslâm felsefesi bilginleri-
nin takip ettiği usulleri.
ulûm-i İlâhî:
İlâhiyat ilimleri.
ulûm-i kevniye:
kâinatı ince-
leyen fennî bilimler.
vâsi:
geniş.
vesail-i terbiye:
insanlığı ter-
biye eden araçlar, vasıtalar.
vücuh-i kesire:
pek çok yön-
ler.
vüs’at:
genişlik.
L
EMAAT
| 1194 | SÖZLER