Ataletin mücazatı sefalet; öyle de, sa’yin sevabı olur
servet. Sebatta da galebedir mükâfat. Zehirin ikabı bir
maraz, panzehirin sevabı bir sıhhattir.
Bazen iki şeriat evamiri bir şeyde beraber müçtemidir;
her birine bir cihet. Demek tekvinî emre itaat ki, bir hak-
tır.
İtaat galip olur o emrin isyanına ki, bir tavr-ı batıldır.
Bir batıla vesile olmuş olursa bir hak, vaktaki galip olsa
Bir batıla ki, olmuş o da vesile-i hak. Bilvasıta bir hak-
kın bir batıla mağlûptur. Fakat bizzat değildir.
Demek,
(1)
ƒo
?r
©n
j t
?n
ër
dn
G
bizzat demektir. Hem akıbet mu-
rattır; kayd-ı haysiyet maksuttur. Dördüncü nokta şudur:
Bir hak bilkuvve kalmış. Yahut kuvvetsiz kalmış. Ya
mahlûttur, hem mahşuş. Ona da bir inkişaf, ya bir taze
kuvvet vermek lâzım gelmiştir.
Mühezzep ve müzehhep yapmak için muvakkat, batıl
ona musallat. Tâ ki sebîke-i hak ne miktar lüzum vardır,
Tâ mahz ve halis çıksın mebadide, dünyada batıl etse
galebe, fakat kazanmaz harbi. “Akıbetülmüttakîn” ona
vurur bir darbe;
İşte, batıl mağlûptur.
ƒo
?r
©n
j t
?n
ër
dn
G
sırrı onu çarpar ikaba;
işte hak da galiptir.
• • •
akıbet:
sonuçta.
akıbetülmüttakîn:
“sonuçta Al-
lah’tan korkanlar kurtulurlar” ger-
çeği.
atalet:
tembellik.
batıl:
yanlış fikir ve düşünceler.
bilkuvve:
potansiyel güç olarak.
bilvasıta:
vasıtalı.
bizzat:
kendisi.
cihet:
yön.
darbe:
yumruk, öldürücü vuruş.
evamir:
emirler,
galebe:
üstün gelme, baskın.
galip:
üstün.
halis:
hiçbir şey katılmamış, saf.
harb:
savaş.
ikap:
ceza.
inkişaf:
gelişme.
kayd-ı haysiyet:
şerefini koruma
sınırı.
mağlûp:
yenilgi.
mahlût:
karışık.
mahşuş:
kararmış.
mahz:
tam, bizzat, saf.
maksut:
istenen.
maraz:
hastalık.
mebadi:
başlangıç.
miktar:
ölçü.
musallat:
sataşan.
muvakkat:
geçici.
mücazat:
cezalar.
müçtemi:
toplanmış.
mühezzep:
terbiye edilmiş,
mükâfat:
ödül.
müzehhep:
yaldızlanmış,
süslenmiş.
panzehir:
ilâç.
sa’y :
çalışma.
sebat:
kararlılık.
sebîke-i hak:
hakkın toplan-
dığı külçe.
sefalet:
perişanlık, yoksulluk.
servet:
zenginlik.
sevap:
mükâfat, ödül.
sıhhat:
sağlamlık, hiçbir has-
talığı olmama.
sır:
gizli hikmet ve faydalar.
şeriat:
din.
tavr-ı batıl:
yanlış tavır.
tekvinî:
tabiata ait.
vakta:
ne zaman ki.
vesile-i hak:
hak ve doğruya
sebep olan.
1.
Hak yücedir. (Bu ifade, Buharî’de yer alan bir hadiste “İslâm yücedir. Ondan yüce hiçbir şey
yoktur” (Buharî, Cenaiz: 79.) şeklinde yer alır.)
L
EMAAT
| 1182 | SÖZLER