Esaslara dikkat et, âsârlara nazar et. Şimdiki medeni-
yet esasatı menfidir. Menfi olan beş esas ona temel, hem
kıymet.
Onlarla çarh kurulur. İşte nokta-i istinat: hakka bedel
kuvvettir. Kuvvet ise, şe’nidir tecavüz ve tearuz. Bundan
çıkar hıyanet.
Hedef-i kastı, fazilet bedeline hasis bir menfaattir. Men-
faatin şe’nidir tezahum ve tehasum. Bundan çıkar cina-
yet.
Hayattaki kanunu, teavün bedeline, bir düstur-i cidal-
dir. Cidalin şe’ni budur: tenazu ve tedafü. Bundan çıkar
sefalet.
Akvamların beyninde rabıta-i esası: Aharın zararına
müntebih unsuriyet. Başkaları yutmakla beslenir, alır kuv-
vet.
Milliyet-i menfiye, unsuriyet, milliyet; şe’ni olur daima
böyle müthiş tesadüm, böyle feci telâtum. Bundan çıkar
helâket.
Beşincisi şudur ki: Cazibedar hizmeti, heva, hevesi teş-
ci, teshil; hevesatı, arzuları tatmin. Bundan çıkar sefahat.
O heva, hem heves, şe’ni budur daima: İnsanı mem-
suh eder, sîreti değiştirir. Manevî meshediyor; değişir in-
saniyet.
Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen,
görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır; sîreti
olur suret.
âhar:
başkaları, diğerleri.
akvam:
kavimler, milletler.
âsâr:
eserler, ürünler, sonuçlar.
beyn:
ara, arasında.
cazibedar:
çekici, cezp edici.
cidalin şe’ni:
mücadelenin gere-
ği.
cinayet:
cana kıyma ve o derece
büyük suç.
çarh:
devamlı şekilde işleyen ve
dönen kader döngüsü.
daima:
devamlı.
düstur-i cidal:
mücadele prensi-
bi.
esasat:
prensipler, kurallar.
esaslar:
prensipler, ölçüler, uyu-
lacak kurallar.
fazilet bedeline:
fazilet yerine.
feci:
korkunç, çok kötü.
hakka bedel:
hakkın karşılığı,
hakkın yerine geçen.
hasis:
alçakça.
hedef-i kasıt:
ulaşmak istediği
amaç.
helâket:
yok oluş, mahvolma.
heva:
nefsin arzu ve istekleri.
heves:
nefsin hoşuna giden şey.
hevesat:
nefsin hoşuna giden
şeyler.
hınzır:
domuz.
hıyanet:
ihanet, kötülük etme.
insaniyet:
insanlık.
kıymet:
değer.
manevî mesh:
ahlâk ve ka-
rakterin değişmesi.
medenî:
şehirli, kültürlü ve
bilgili olan, kibar ve nazik ol-
ması gereken.
memsuh:
çirkinleştirilmiş, bi-
çimsiz ve çirkin şekle girmiş.
menfaat:
çıkar.
menfi:
yıkıcı, tahrip edici, bo-
zucu.
milliyet:
ırkçılığı esas alan
millet sevgisi.
milliyet-i menfiye:
zararlı
milliyetçilik, ırkçılık.
müntebih:
uyanık, uyanmış.
müthiş:
dehşet verici.
nazar:
bakma.
nokta-i istinat:
dayanak
noktası.
rabıta-i esas:
temel bağ.
sefahat:
ahlâksızlık, eğlence
ve zevke düşkünlük.
sefalet:
yoksulluk, perişanlık.
sîret:
ahlâk ve karakter.
suret:
şekil, dış görünüş.
şe’n:
özellik, belirleyici nitelik.
şe’ni:
gereği, özelliği.
tatmin:
doyuma ulaşma.
tearuz:
muaraza, çatışma.
tecavüz:
haddini aşma, sal-
dırma.
tedafü’:
itişme, kakışma.
tehasum:
düşmanlık.
telâtum:
dalgalanma.
temel:
bir şeyin üzerine bina
edildiği kaide.
tenazu:
çekişme ve kavga
tesadüm:
çarpışma, vuruşma.
teşci:
cesaretlendirme.
tezahum:
sıkıntı, zahmet ver-
me.
unsuriyet:
ırkçılık.
L
EMAAT
| 1158 | SÖZLER