GAYE-İ HAYAL OLMAZSA, ENANİYET KUVVETLEŞİR
Bir gaye-i hayal olmazsa, yahut nisyan basarsa, ya te-
nâsi edilse; elbette zihinler enelere dönerler, etrafında ge-
zerler.
Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor. Delinmez, tâ
“nahnü” olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler.
• • •
HAYAT-I İHTİLÂL MEVT-İ ZEKÂT, HAYAT-I RİBADAN
ÇIKMIŞ
Bilcümle ihtilâlât, bütün hercüfesadat, hem asıl, hem
madeni, rezail ve seyyiat, bütün fasit hasletler,
Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek, yahut iki kelâm-
dır.
Birincisi
şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar acından öl-
se, neme lâzım.”
İkincisi
: “Rahatım için zahmet çek. Sen çalış, ben yi-
yeyim. Benden yemek, senden emekler.”
Birinci kelimede olan semm-i katili, hem kökünü kese-
cek, şâfi deva olacak tek bir devası vardır.
O da zekât-ı şer’î ki, bir rükn-i İslâmdır. İkinci kelime-
de zakkum-i şecer münderiç. Onun ırkını kesecek, riba-
nın hurmetidir.
Beşer salâh isterse, hayatını severse, zekâtı vazetmeli,
ribayı kaldırmalı.
• • •
beşer:
insanlık.
bilcümle:
hepsi, bütünü.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
emek:
çalışma, çabalama.
enaniyet:
benlik, bencillik.
ene:
ben duygusu, benlik.
fasit:
bozuk.
gaye-i hayal:
amaç, gaye, hedef,
vizyon, hayal edilen amaç.
haslet:
huy, duygu, özellik.
hayat-ı ihtilâl:
karışıklık ve
ihtilâle hayat veren sebepler.
hayat-ı riba:
faizin canlanma-
sı.
hercüfesadat:
fitne, fesat ve
kargaşalar.
hurmet:
yasak olma, haram
olma, haramlık
ihtilâlât:
karışıklık, anarşi, ih-
tilâller.
ırkını kesmek:
kökünü kesip
kurutmak.
maden:
define, hazine, öz,
cevher.
menba:
kaynak, herhangi bir
şeyin çıktığı yer, pınar.
mevt-i zekât:
zekât müesse-
sesinin ölümü.
muharrik:
tahrik eden, hare-
kete getiren.
münderiç:
yerleştirilmiş, içine
almış.
nahnü:
biz, biz şuuru.
nisyan:
unutma, unutkanlık.
rezail:
düşüklük getiren, al-
çaltan durumlar.
riba:
faiz.
rükn-i İslâm:
İslâm dininin
farzı, temel kuralı.
salâh:
asayiş, düzelme ve iyi
yola girme.
semm-i katil:
öldürücü zehir.
seyyiat:
kötülükler, günahlar.
şâfi:
şifa veren.
tek:
bir.
tenâsi:
unutturma, unutturul-
mak.
vazetmek:
yerleştirmek, ku-
ral olarak koymak.
zahmet:
sıkıntı.
zakkum-i şecer:
acı ve zehirli
zakkum ağacının meyvesi.
zekât-ı şer’î:
dinin emri olan
zekât.
zihin:
hafıza, beyin, akıl.
L
EMAAT
| 1152 | SÖZLER