Sözler - page 1134

Kulağı ger yapıştırsan şu Furkan’ın sinesine, derinden
tâ derine, sarihan işitirsin, semavî bir seda der ki:
(1)
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
O sestir gayeten ulvî, nihayet derece ciddî, hakikî pek
samimî; hem nihayet munis ve mukni ve bürhanla mü-
cehhezdir. Mükerrer der ki:
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
Şu bürhan-ı münevverde, cihat-ı sittesi şeffaf ki, üstün-
de münakkaştır müzehher sikke-i i’caz içinde parlayan
nur-i hidayet der ki:
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
Evet, altında nescolmuş mühefhef mantık ve bürhan,
sağında aklı istintak, mürefref her taraf, ezhan “Sadak-
te” der; ki,
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
Yemîn olan şimalinde, eder vicdanı istişhat. Emâmın-
da hüsn-i hayırdır, hedefinde saadettir. Onun miftahıdır
her dem ki,
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
Emâm olan verâsında ona mesnet semavîdir ki, vahy-i
mahz-ı Rabbanî. Bu şeş cihet ziyadardır; bürucunda te-
cellidar ki,
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
Evet, vesvese-i sârık, bâvehim şüphe-i târık, ne haddi
var ki o mârık girebilsin bu bârık kasra. Hem şârık ki, sur
sureler şâhik, her kelime bir melek-i natık ki,
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G n
B’
.
O Kur’ân-ı Azîmüşşan, nasıl bir bahr-i tevhiddir. Bir tek
katre, misal için bir tek Sure-i İhlâs; fakat kısa bir tek
bahr-i tevhid:
her harfi, cümlesi,
ayeti ve suresi Allah’ın birliğini
ifade eden deniz.
bârık:
parlak, aydınlık.
bâvehim:
şüphelerle, vehim ve
kuruntularla.
bürhan:
delil.
bürhan-ı münevver:
nurlu delil-
lerle süslenmiş.
büruc:
burçlar.
ciddî:
önemli, samimî.
cihat-ı sitte :
altı yön.
emâm:
önünde; bir şeyin ön tara-
fı.
ezhan:
zihinler.
Furkan:
hakkı batıldan ayıran
Kur’ân.
gayeten:
son derece.
had:
yetki, değer.
hakikî:
gerçek.
hedef:
gelecek, istikbal.
her dem:
her zaman, her an.
hüsn-i hayır:
güzel ve hayır.
istintak:
konuşturma.
istişhat:
şahit tutma.
kasır:
saray.
katre:
su damlası.
Kur’ân-ı Azîmüşşan:
namı yüce
Kur’ân.
mantık:
doğru fikir ve akla uygun
söz söyleme, düşünce ve muha-
keme doğruluğu.
mârık:
dinsiz.
melek-i natık:
konuşan melek.
mesnet:
dayanak.
miftah:
anahtar.
misal:
örnek.
mukni:
akla uygun, ikna edici.
munis:
cana yakın, insana soğuk
değil.
mücehhez:
her ihtiyacı görecek
şekilde tamamlanmış.
mühefhef:
zarif, ince ve nazik.
mükerrer:
tekrar tekrar ifade
edilmiş.
münakkaş:
nakışlarla süslü.
mürefref:
ince ve zarif.
müzehher:
çiçeklerle donanmış.
nesç:
dokuma.
nihayet derece:
son derece.
nur-i hidayet:
doğru yolda götü-
ren hidayet nuru.
saadet:
mutluluk.
sadakte:
doğru söyledin, seni
tasdik ederim.
sarihan:
açıkça.
seda:
yüksek ses.
semavî :
semadan, İlâhî kay-
naktan gelen; İlâhî.
sikke-i i’caz:
mu’cize, taklit
edilmezlik mührü.
sine:
göğüs.
sur:
kale duvarı.
sure:
Kur’ân’ın bölümleri.
sure-i İhlâs:
saf tevhidi ifade
eden, tevhid suresi olan İhlâs
Suresi.
şâhik:
yüksek ve yüce.
şârık:
nur saçan.
şeffaf:
parlak, içini gösteren.
şeş cihet:
altı yön.
şimal:
kuzey.
şüphe-i tarik:
yol şüphesi,
yolun şüpheli oluşu.
tecellidar:
tecelli eden, İlâhî
kudret eseri olan.
ulvî:
yüce.
vahy-i mahz-ı Rabbanî:
yal-
nızca varlıkları yaratan, besle-
yen ve terbiye eden Allah’ın
sözü.
verâ:
mahlûkatın ötesi, dün-
yadan sonraki hedef.
vesvese-i sârık:
hırsızların
kuruntusu.
vicdan:
insanın doğruyu bul-
ma duygusu.
yemin:
sağ yol, sağ cihet.
ziya:
aydınlık, ışık.
1.
Ondan başka ilâh yoktur. (Âl-i İmran Suresi: 18; Tevbe Suresi: 129; Hûd Suresi: 14.)
L
EMAAT
| 1134 | SÖZLER
1...,1124,1125,1126,1127,1128,1129,1130,1131,1132,1133 1135,1136,1137,1138,1139,1140,1141,1142,1143,1144,...1482
Powered by FlippingBook