Sözler - page 1118

Gittikçe daha ziyade kat’î bir Hakîm-i Müdebbir’in vü-
cub-u vücudunu gösteriyor, bir Amir-i Alîm’in emriyle
sevk edildi¤ini bildiriyor. Cisim içinde cisim, birbiri için-
de cüz olup giden bütün bu terkiplerde, nas›l bir nefer,
tak›m›nda, bölü¤ünde, taburunda, alay›nda, f›rkas›nda,
ordusunda mütedahil o hey’etlerden her birisine mahsus
birer vazifesi, hikmetli birer nispeti, intizaml› birer hiz-
meti bulunuyor. Hem, nas›l ki senin göz bebe¤inden bir
hüceyre, gözünde bir nispeti ve bir vazifesi var, senin ba-
fl›n hey’et-i umumiyesi nispetine dahi hikmetli bir vazife-
si ve hizmeti vard›r. Zerre miktar flafl›rsa, s›hhat ve ida-
re-i beden bozulur. Kan damarlar›na, his ve hareket
asaplar›na, hatta bedenin hey’et-i umumiyesinde birer
mahsus vazifesi, hikmetli birer vaziyeti vard›r. Binlerle
imkânat içinde, bir Sâni-i Hakîm’in hikmetiyle o muay-
yen vaziyet verilmifltir.
Öyle de, bu kâinattaki mevcudat, her biri kendi zat›
ile, s›fât› ile, çok imkânat yollar› içinde has bir vücudu ve
hikmetli bir sureti ve faydal› s›fatlar› nas›l bir Vacibü’l-Vü-
cud’a flahadet ederler; öyle de, mürekkebata girdikleri
vakit, her bir mürekkepte daha baflka bir lisanla yine Sâ-
niini ilân eder. Git gide tâ en büyük mürekkebe kadar
nispeti ve vazifesi, hizmeti itibar›yla Sâni-i Hakîm’in vü-
cub-u vücuduna ve ihtiyar›na ve iradesine flahadet eder.
Çünkü, bir fleyi bütün mürekkebata hikmetli münasebet-
leri muhafaza suretinde yerlefltiren, bütün o mürekkeba-
t›n Hâl›k’› olabilir. Demek, bir tek fley binler lisanlarla
Ona flahadet eder hükmündedir.
alay:
üç taburdan meydana ge-
len askeri kuvvet.
Amir-i Alîm:
sonsuz ilim sahibi
olan idareci, Allah.
asap:
sinirler.
beden:
vücut, gövde.
bölük:
tak›mlardan oluflan askerî
birlik.
cisim:
madde.
cüz:
k›s›m, parça.
emir:
buyruk.
f›rka:
tümen.
Hakîm-i Müdebbir:
ilmiyle her
fleyin sonunu görüp idare eden,
ona göre hikmetle ifl gören Allah.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›; Allah.
has:
özel.
hey’et:
k›s›m, yap›.
hey’et-i umumiye:
genel yap›,
bütün.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde yap›lmas›.
his:
duyu
hükmünde:
de¤erinde, gibi.
idare-i beden:
bedenin idaresi.
ihtiyar:
irade, seçme gücü, tercih.
ilân:
duyurma, bildirme.
imkânat:
olabilirlikler; varl›¤› ile
yoklu¤u eflitken Allah’›n var et-
mesiyle var olanlar, Allah’›n varl›-
¤›n› ispatlayan deliller.
intizam:
düzenli, tertipli olma.
irade:
dileme, tercih.
itibar›yla:
önemiyle; yönüyle,
…aç›s›ndan.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kat’î:
kesin.
lisan:
dil.
mahsus:
özel.
mevcudat:
varl›klar.
muayyen:
belirlenmifl.
muhafaza:
koruma.
münasebet:
ba¤lant›, iliflki.
mürekkebat:
iki veya daha çok
maddenin kar›flmas›ndan mey-
dana gelmifl fleyler.
mürekkep:
iki veya daha çok fle-
yin kar›flmas›ndan meydana gel-
mifl fley.
mütedahil:
birbiri içinde, iç içe.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nispet:
ba¤.
ordu:
bir devletin silâhl› kuvvet-
lerinin tamam›.
Sâni:
her fleyi sanatl› bir flekilde
yaratan Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sevk:
gönderme, yollama, ulaflt›r-
ma.
s›fat:
vas›f, özellik.
s›fât:
s›fatlar, vas›flar, özellik-
ler.
s›hhat:
sa¤l›k.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tabur:
dört bölükten meyda-
na gelen askerî birlik.
tak›m:
en küçük askerî toplu-
luk.
terkip:
birlefltirme; birkaç
madenin
birleflmesinden
meydana gelen varl›k.
vazife:
görev.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerek-
li olmak, olmamas› imkâns›z
olmak.
vücut:
gövde, beden; var ol-
ma, varl›k.
Zat:
büyüklük ve yücelik sa-
hibi Allah’›n zat›.
zerre miktar:
az›c›k, çok az.
ziyade:
çok, fazla.
1118 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1108,1109,1110,1111,1112,1113,1114,1115,1116,1117 1119,1120,1121,1122,1123,1124,1125,1126,1127,1128,...1482
Powered by FlippingBook