Gittikçe daha ziyade katî bir Hakîm-i Müdebbirin vü-
cub-u vücudunu gösteriyor, bir Amir-i Alîmin emriyle
sevk edildi¤ini bildiriyor. Cisim içinde cisim, birbiri için-
de cüz olup giden bütün bu terkiplerde, nasl bir nefer,
takmnda, bölü¤ünde, taburunda, alaynda, frkasnda,
ordusunda mütedahil o heyetlerden her birisine mahsus
birer vazifesi, hikmetli birer nispeti, intizaml birer hiz-
meti bulunuyor. Hem, nasl ki senin göz bebe¤inden bir
hüceyre, gözünde bir nispeti ve bir vazifesi var, senin ba-
fln heyet-i umumiyesi nispetine dahi hikmetli bir vazife-
si ve hizmeti vardr. Zerre miktar flaflrsa, shhat ve ida-
re-i beden bozulur. Kan damarlarna, his ve hareket
asaplarna, hatta bedenin heyet-i umumiyesinde birer
mahsus vazifesi, hikmetli birer vaziyeti vardr. Binlerle
imkânat içinde, bir Sâni-i Hakîmin hikmetiyle o muay-
yen vaziyet verilmifltir.
Öyle de, bu kâinattaki mevcudat, her biri kendi zat
ile, sfât ile, çok imkânat yollar içinde has bir vücudu ve
hikmetli bir sureti ve faydal sfatlar nasl bir Vacibül-Vü-
cuda flahadet ederler; öyle de, mürekkebata girdikleri
vakit, her bir mürekkepte daha baflka bir lisanla yine Sâ-
niini ilân eder. Git gide tâ en büyük mürekkebe kadar
nispeti ve vazifesi, hizmeti itibaryla Sâni-i Hakîmin vü-
cub-u vücuduna ve ihtiyarna ve iradesine flahadet eder.
Çünkü, bir fleyi bütün mürekkebata hikmetli münasebet-
leri muhafaza suretinde yerlefltiren, bütün o mürekkeba-
tn Hâlk olabilir. Demek, bir tek fley binler lisanlarla
Ona flahadet eder hükmündedir.
alay:
üç taburdan meydana ge-
len askeri kuvvet.
Amir-i Alîm:
sonsuz ilim sahibi
olan idareci, Allah.
asap:
sinirler.
beden:
vücut, gövde.
bölük:
takmlardan oluflan askerî
birlik.
cisim:
madde.
cüz:
ksm, parça.
emir:
buyruk.
frka:
tümen.
Hakîm-i Müdebbir:
ilmiyle her
fleyin sonunu görüp idare eden,
ona göre hikmetle ifl gören Allah.
Hâlk:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yaratc; Allah.
has:
özel.
heyet:
ksm, yap.
heyet-i umumiye:
genel yap,
bütün.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde yaplmas.
his:
duyu
hükmünde:
de¤erinde, gibi.
idare-i beden:
bedenin idaresi.
ihtiyar:
irade, seçme gücü, tercih.
ilân:
duyurma, bildirme.
imkânat:
olabilirlikler; varl¤ ile
yoklu¤u eflitken Allahn var et-
mesiyle var olanlar, Allahn varl-
¤n ispatlayan deliller.
intizam:
düzenli, tertipli olma.
irade:
dileme, tercih.
itibaryla:
önemiyle; yönüyle,
açsndan.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
katî:
kesin.
lisan:
dil.
mahsus:
özel.
mevcudat:
varlklar.
muayyen:
belirlenmifl.
muhafaza:
koruma.
münasebet:
ba¤lant, iliflki.
mürekkebat:
iki veya daha çok
maddenin karflmasndan mey-
dana gelmifl fleyler.
mürekkep:
iki veya daha çok fle-
yin karflmasndan meydana gel-
mifl fley.
mütedahil:
birbiri içinde, iç içe.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nispet:
ba¤.
ordu:
bir devletin silâhl kuvvet-
lerinin tamam.
Sâni:
her fleyi sanatl bir flekilde
yaratan Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sevk:
gönderme, yollama, ulafltr-
ma.
sfat:
vasf, özellik.
sfât:
sfatlar, vasflar, özellik-
ler.
shhat:
sa¤lk.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
tabur:
dört bölükten meyda-
na gelen askerî birlik.
takm:
en küçük askerî toplu-
luk.
terkip:
birlefltirme; birkaç
madenin
birleflmesinden
meydana gelen varlk.
vazife:
görev.
vücub-u vücut:
varl¤ gerek-
li olmak, olmamas imkânsz
olmak.
vücut:
gövde, beden; var ol-
ma, varlk.
Zat:
büyüklük ve yücelik sa-
hibi Allahn zat.
zerre miktar:
azck, çok az.
ziyade:
çok, fazla.
1118 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ