Muhakemat - page 97

tenkitsiz şu tevili dinlediler. o teşrihatı, muharref olan
tevrat ve İncil’de olduğu gibi kabul ederse, akîde-i ehl-i
sünnet ve Cemaatte olan masumiyet-i enbiyaya muhale-
fet oluyor. kıssa-i lût ve davud Aleyhimesselâm buna iki
şahittir.
Vakta ki, keyfiyette içtihat ve tevilin mecali vardır; ben
de bitevfikıllâh derim: İtikad-ı cazim, Hüda ve peygam-
berimizin muradlarına kat’iyen vaciptir; zira zaruriyat-ı
diniyedendir. Fakat murat hangisidir, muhtelefü’n-fîhtir.
Şöyle:
zülkarneyn, İskender demem; zira isim bırakmaz. Ba-
zı müfessir melik (
lâm
’ın kesriyle), bazı melek (
lâm
’ın fet-
hiyle), bazı nebî, bazı velî, ilâ ahir demişlerdir. Herhalde
zülkarneyn,
müeyyet min indillah
ve seddin binasına
mürşit bir şahıstır.
Amma set ise: Bazı müfessir “sedd-i Çin” ve bazı mü-
fessir “Başka yerde cebelleşmiş” ve bazı müfessir “sedd-i
mahfîdir, inkılâp ve ahval-i âlem setreylemiştir” ve bazı
ve bazı, demişlerdir, demişlerdir… Herhalde, müfsitlerin
def-i şerleri için bir redm-i azîm ve cesim bir duvardır.
Amma Ye’cüc-Me’cüc: Bazı müfessir “veled-i Yafes’-
ten iki kabile”; ve bazı diğer “Moğol ve Mançur”; ve bazı
dahi, “akvam-ı şarkıye-i şimalî”; ve bazı dahi, “beniâdem-
den bir cemiyet-i azîme, dünya ve medeniyeti hercümerç
eden bir taife”; ve bazı dahi, “Mahlûk-i İlâhîden yerin zah-
rında veyahut batnında ademî veya gayr-i ademî bir mah-
lûktur ki, kıyamete böyle nev-i beşerin hercümercine
MuhakeMat | 97 |
u
nsuru
l
-H
akikaT
kıssa-i Lût ve davud:
Lût Aley-
hisselâm ve Davud Aleyhis-
selâm’ın kıssaları, o peygamber-
ler hakkında nakledilen hikaye-
ler.
mahlûk-ı ‹lahî:
Allah’ın yarattı€ı.
mançur:
Asya’nın kuzeydo€u-
sunda bulunan memleket, Çin’in
bugün Kuzeydo€u Çin denilen
bölgesinin eski adı.
masumiyet-i enbiya:
peygam-
berlerin masumlu€u, günahsızlı€ı.
mecal:
imkân, fırsat.
medeniyet:
ilim, teknik, sanayi
ve ticaretin nimetlerinden gerçek
anlamda yararlanarak, bolluk, gü-
venlik ve rahatlık içinde yaşayış.
melik:
hükümdar, padişah, kral.
muhalefet:
zıtlık, aykırılık, ayrılık.
muharref:
tahrif edilmiş, de€işti-
rilmiş, asıl manasından uzaklaştı-
rılmış.
muhtelefünfîh:
hakkında ihtilâf
olunan mesele, hakkında uyuşu-
lamayan, ayrılık konusu.
murâd:
maksat, meram, ulaşıl-
mak istenen şey.
müeyyet minindillah:
Cenab-ı
Hak tarafından do€rulanan ve
yardım gören, Allah’ın yardımını
görmüş olan.
müfessir:
Kur’ân-ı Kerîm’in met-
nini tefsir, şerh ve izah eden ‹s-
lâm âlimi.
müfsit:
fesat çıkaran, fesatçı,
bozguncu.
mürşit:
irşat eden, do€ru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
nebi:
Allah’ın elçisi, habercisi;
peygamber, resul.
nev-i beşer:
insano€lu, insanlar.
redm-i azîm:
büyük set, büyük
bent.
sedd-i çin:
Çin seddi.
sedd-i mahfî:
gizli set.
setr:
örtme, kapama, gizleme.
taife:
takım, güruh.
teşrihat:
açıklamalar.
tevil:
Kur’ân ve hadislerin açıkla-
masında, geçerli bir delil veya se-
bepten dolayı, ayeti ilk bakışta
görünen manasından alıp, taşıdı€ı
di€er manalardan, bir veya birka-
çı ile tefsir etme.
tevil:
yorumlama, yorum.
Vakta:
ne zaman, ne vakit.
veled-i Yafes:
Yafes’in çocu€u.
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesi-
ne kavuşmuş, ermiş kimseler, Al-
lah dostu, evliya.
zahr:
arka, sırt.
zaruriyat-ı diniye:
iman edilmesi
zarurî olan dini esasları.
ademî:
insanlardan olan, in-
sana ait, insanla ilgili.
ahval-i âlem:
âlemin halleri,
durumları.
akîde-i ehl-i Sünnet ve Ce-
maat:
Ehl-i Sünnet ve Cemaa-
tin inancı.
akvam-ı şarkiye-i şimalî:
ku-
zeydo€uda yerleşik kavimler.
aleyhimesselâm:
Allah’ın
selâmı o ikisinin üzerine ol-
sun.
batn:
iç, karın.
bitevfikıllah:
Cenab-ı Hakk’ın
yardım etmesi ve muvaffak
kılması ile.
cebel:
da€, yüksek tepe.
cemiyet-i azîme:
büyük ce-
miyet.
cesim:
iri, büyük, kocaman.
def-i şer:
zararlıları, kötülük-
leri defetmek, kötülü€e mâni
olma.
fetha:
Arabcada harfleri (e, a)
diye okutan işaret, üstün.
gayr-ı ademî:
insan cinsin-
den olmayan.
herc ü merc:
karmakarışık ol-
ma, alt üst olma.
hüdâ:
Allah.
içtihat:
din âlimlerinin şer’î
esaslar dahilinde Kur’ân ve
sünnete uygun şekilde bir
konuda fikir ortaya koymala-
rı, hüküm vermeleri.
inkılâp:
de€işme, dönüşüm,
köklü de€işme.
itikad-ı câzim:
kat’î ve kesin-
leşmiş iman.
kabile:
birlikte yaşayan ve bir
sülaleden gelen insanlar.
kesre:
esre; harfi i okutan ha-
reke, işaret.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl oldu-
€u, hal, durum, iç yüz.
1...,87,88,89,90,91,92,93,94,95,96 98,99,100,101,102,103,104,105,106,107,...332
Powered by FlippingBook