Muhakemat - page 95

Dördüncü Mesele
Sedd-i Zülkarneyn’dir.
nasıl bildin ki, bir şeyin vücudunu bilmek, o şeyin key-
fiyet ve mahiyetini bilmekten ayrıdır. Hem de bir kaziye
çok ahkâmı tazammun eder. o ahkâmın bazısı zaruri ve
bazısı dahi nazari ve muhtelefü’n-fîhadır.
Hem de malûmdur: Bir müteannit ve mukallit bir sail,
imtihan cihetiyle, bir kitapta gördüğü bir meseleyi, eğer-
çi bir derece de muharref olsa, bir adamdan sual etse, tâ
gaypta olan malûmuna cevap verse, o cevap iki cihetle
doğrudur: Ya doğrudan doğruya cevap verse; veyahut sa-
il-i müteannidin malûmuna ya bizzat veya tevil ile cevab-ı
muvafık veriyor. İkisi de doğrudur. demek bir cevap, hem
vakii razı eder, zira haktır; hem saili ikna eder. zira, eğer-
çi murat değilse, malûmuna tatbik eder. Hem makamın
hatırını dahi kırmıyor. zira, cevapta ukde-i hayatiyeyi derç
eder ki, makasıd-ı kelâm ondan istimdad-ı hayat eder.
İşte, cevab-ı kur’ân dahi böyledir. Bundan sonra zaru-
rî ve gayr-i zarurîyi tefrik edeceğiz.
İşte cevab-ı kur’ânîde mefhum olan zarurî hükümler
–ki inkârı kabul etmez– şudur:
zülkarneyn “müeyyed min indillah” bir şahıstır. onun
irşat ve tertibiyle, iki dağ arasında bir set bina edilmiştir:
MuhakeMat | 95 |
u
nsuru
l
-H
akikaT
tabiatı, niteli€i.
makam:
yer, mevki.
makasıd-ı kelam:
sözün kast et-
ti€i manalar.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mefhum:
anlaşılan, anlaşılmış.
mesele:
önemli konu.
muharref:
tahrif edilmiş, de€işti-
rilmiş, asıl manasından uzaklaştı-
rılmış.
muhtelefünfîh:
hakkında ihtilâf
olunan mesele, hakkında uyuşu-
lamayan, ayrılık konusu.
mukallid:
taklitçi, taklid eden,
başkasına özenerek onun gibi ol-
maya çalışan.
murâd:
maksat, meram.
müeyyet minindillah:
Cenab-ı
Hak tarafından do€rulanan ve
yardım gören, Allah’ın yardımını
görmüş olan.
müteannit:
inat eden, inatçı.
nazarî:
uygulanmamış, uygula-
maya dayalı olmayan, yalnız gö-
rüş hâlinde bulunan, teorik.
razı:
rıza gösteren, hoşnut olan.
sâil:
soran, isteyen.
sâil:
sual eden, soran.
sâil-i müteannit:
soru soran inat-
çı kişi.
Sedd-i Zülkarneyn:
Zülkarneyn’in
seddi; Zülkarneyn’in Ye’cüc ve
Me’cüc kavminden korunmak is-
teyenler için yaptırdı€ı çok büyük
ve sa€lam set, kale.
sual:
sorma.
tatbik:
uydurma, uygulama.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı
tutma.
tertip:
düzenleme, düzene koy-
ma.
tevil:
yorumlama, yorum.
ukde-i hayatiye:
hayatla ilgili dü-
€üm, hayat dü€ümü.
vaki:
inanmış, muvafık olan.
zarurî:
zorunlu.
ahkâm:
hükümler.
binâ:
yapma, kurma.
bizzat:
kendisi, şahsen.
cevab-ı kur’ânî:
Kur’ân’dan
gelen cevap, Kur’ân’ın cevabı.
cevab-ı muvafık:
uygun ve
yerinde cevap.
cihet:
yön.
derc:
sokma, içine alma.
e€erçi:
her ne kadar olsa da,
ise de.
gayp:
gizli olan, görünmeyen
şeyler ve alemler.
gayr-ı zarurî:
zarurî ve mec-
burî olmayan, kendisine faz-
laca ihtiyaç duyulmayan.
hak:
do€ru, gerçek, hakikat.
hüküm:
dinî kaide, kural.
imtihan:
deneme, sınama; Al-
lah’ın çeşitli şekillerde kulları-
nı denemesi.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
irşat:
do€ru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
istimdat-ı hayat:
hayatın
kurtarılmasına yardım.
kaziye:
iddiayı ispat etmek
maksadıyla ileri sürülen me-
sele.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl oldu-
€u, hal, durum, iç yüz.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
1...,85,86,87,88,89,90,91,92,93,94 96,97,98,99,100,101,102,103,104,105,...332
Powered by FlippingBook