Muhakemat - page 93

eğer bizim bu meselede olan itikadımızı anlamak ister-
sen, bil ki, ben “kaf”ın vücuduna cezm ederim; fakat
keyfiyeti ise havale ederim. eğer bir hadis-i sahih ve mü-
tevatir, keyfiyetin beyanında sabit olursa, iman ederim
ki, murad-ı nebî sadık ve doğru ve haktır. Fakat murad-ı
nebevî üzerine! Yoksa nasın mütehayyelleri üzerine de-
ğildir. zira bazen fehmolunan şey, muradın gayrisidir.
Bu meselede malûmumuz budur:
• kaf dağı, ekser şarkı ihata eden ve eski zamanda be-
devi ve medenilerin aralarında fasıl olan ve azam-ı cibal-i
dünya olan
Çamular
’ının annesi olan
Himalâya
silsilesi-
dir. Bu silsilenin ırkından cibal-i dünyanın ekserisi teşaub
eyledikleri denilir. Bu hâl öyle gösteriyor ki, “kaf”ın dün-
yaya meşhur olan ihatanın fikir ve hayali, bu asl-ı
teşaubdan neş’et etmiş olmak gerektir.
• Ve saniyen: Âlem-i şahadete suretiyle ve âlem-i gay-
ba manasıyla müşabih ve ikisinin mabeyninde bir berzah
olan âlem-i misal, o muammayı hâlleder. kim isterse,
keşf-i sadık penceresiyle veya rüya-i sadık menfeziyle ve-
ya şeffaf şeyler dürbünüyle ve hiç olmazsa hayalin vera-i
perdesiyle o âleme bir derece seyirci olabilir. Bu âlem-i
misalin vücuduna ve onda meaninin tecessüm etmeleri-
ne pek çok delâil vardır. Binaenaleyh bu kürede olan
“kaf,” o âlemde zi’l-acaip olan “kaf”ın çekirdeği olabilir.
• Hem de, sâniin mülkü geniştir; bu sefil küreye
münhasır değildir. Feza ise gayet vâsi, Allah’ın dünyası
MuhakeMat | 93 |
u
nsuru
l
-H
akikaT
re isnat edilerek müspet olarak
kesin bilinen hadis-i nebevîdir.
hak:
do€ru, gerçek, hakikat.
hâl:
durum, vaziyet.
hall:
çözme, karışık bir meseleyi
şüphe edilmeyecek derecede
açıklama.
havale:
bir şeyi başkasının üstü-
ne bırakma.
ihata:
kuşatma, içine alma.
iman:
inanç, itikat.
itikat:
inanç, iman.
keşf-i sadık:
do€ru keşfetmek,
anlamak, gizli olan şeylerin do€ru
ve aslına uygun olarak ortaya çı-
karılması.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl oldu€u,
hal, durum, iç yüz.
küre:
dünya, yeryüzü.
küre:
dünya, yeryüzü.
maani:
manalar, anlamlar.
mabeyn:
ara.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
medenî:
göçebe ve vahşi olma-
yan, yerleşik olan.
menfez:
delik, aralık.
mesele:
önemli konu.
muamma:
anlaşılmaz, çözülmesi
güç iş, anlamı gizli ve güç anlaşılır
söz.
murâd:
maksat, meram, ulaşıl-
mak istenen şey.
murâd-ı Nebevî:
Hz. Peygam-
ber’in (s.a.v) muradı, kastı.
murâd-ı Nebî:
Hz. Peygamber’in
(s.a.v) muradı, kastı.
münhasır:
sınırlanmış, sınırlı.
müşabih:
birbirine benzeyen,
aralarında benzerlik bulunan şey-
lerden her biri.
mütehayyel:
hayal edilen şey.
nâs:
insanlar.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
rüya-i sadık:
do€ru rüya, makbul
ve muteber kimselerin gördükle-
ri şekilde, dünyada hakikatları çı-
kan sadık rüya.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlanmış.
sadık:
do€ru, gerçek.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
saniyen:
ikinci olarak.
sefil:
alçak, aşa€ılık.
silsile:
sırada€.
suret:
biçim, görünüş.
şeffaf:
saydam.
tecessüm:
cisimleşme, cisim hali-
ne gelme.
teşaub:
dallanma, dal budak
peyda etme, çatallama.
vâsi:
büyük.
verâ-i perde:
perde arkası, per-
denin gerisi.
zi’l-acaip:
hayret veren, kendisin-
de şaşılacak haller bulunan.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varlı€ı kesin
olan ve mahiyeti allah tara-
fından bilinen başka dünya-
lar.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, dünyadaki işlerin görün-
tülendi€i ve gözlendi€i, ruhla-
rın bulundu€u âlem.
âlem-i şahadet:
gözle gördü-
€ümüz, şahit oldu€umuz
âlem, kâinat.
asl-ı teşaub:
kısım kısım ay-
rılma, bölünme.
azam-ı cibal-i dünya:
dünya
da€larının en büyü€ü.
bedevî:
çölde ve iptidaî tarz-
da yaşayan, medenî olma-
yan.
berzah:
iki şey arasındaki
yer.
beyan:
bildirme, açıklama,
söyleme.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cezm:
kesin karar, niyet.
cibal-i dünya:
dünya da€ları.
delâil:
deliller, bürhanlar, is-
pat vasıtaları.
ekser:
pek çok.
fasıl:
ayrılma, ayrılık.
fehm:
anlama, anlayış, kavra-
yış.
feza:
kâinatta, yıldızlar ara-
sındaki boşluk, uzay.
gayet:
son derece.
gayr:
ayrı, başka.
hadis-i mütevatir:
mütevatir
hadis, yalan üzerine birleş-
meleri mümkün olmayan
toplulukların rivayet etti€i ha-
dis-i şeriftir.
hadis-i sahih:
sahih hadis,
hakkında şüphe edilemeyen
ve do€ru senetlere ve râvile-
1...,83,84,85,86,87,88,89,90,91,92 94,95,96,97,98,99,100,101,102,103,...332
Powered by FlippingBook