Muhakemat - page 83

Birinci Mesele
senin munsıf olan zihnine malûmdur ki, küreviyet-i
Arz ve yerin yuvarlaklığına muhakkikîn-i İslâm –eğerçi
ittifak-ı sükûtîyle olsa– ittifak etmişlerdir. eğer bir şüp-
hen varsa,
Makasıd
ve
Mevakıf
’a git, maksada vukuf ve
ıttıla peyda edeceksin ve göreceksin, sa’d ve seyyid, top
gibi, küreyi ellerinde tutmuşlar, her tarafına temaşa edi-
yorlar.
eğer o kapı sana açılamadı;
Mefatihü’l-Gayb
olan
İmam-ı razî’nin geniş olan tefsirine gir ve serir-i tedriste
o dâhî imamın halka-i dersinde otur, dersini dinle.
eğer onunla mutmain olamadın; Arz’ı küreviyet kabı-
na sığıştıramadın, İbrahim Hakkı’nın arkasına düş, Hüc-
cetü’l-İslâm olan İmam-ı gazalî’nin yanına git, fetva iste.
de ki: “küreviyette müşahhat var mıdır?” elbette diye-
cek: “kabul etmezsen müşahhat vardır.” zira, tâ zama-
nından beri şöyle bir fetva göndermiş: “kim küreviyet-i
Arz gibi bürhan-ı kat’î ile sabit olan bir emri dine hima-
yet bahanesiyle inkâr ve reddetse, dine cinayet-i azîm et-
miş olur. zira bu sadâkat değil, hıyanettir.”
eğer ümmîsin, fetvayı okuyamıyorsun; bizim hemasrı-
mız ve fikren biraderimiz olan Hüseyin-i Cisrî’nin sözünü
dinle. zira, yüksek sesle münkir-i küreviyeti tehdit ettiği
gibi, hakikat kuvvetiyle pervasız olarak der: “kim dine is-
tinat ile, himayet yolunda, müdevveriyet-i Arz’ı inkâr eder
MuhakeMat | 83 |
u
nsuru
l
-H
akikaT
himayet:
koruma, esirgeme.
hüccetü’l-‹slâm:
‹slam’ın delili,
hücceti, ‹mam-ı Gazâlî’nin lakâbı.
ıttılâ:
haberi olma, bilgisi bulun-
ma.
imam:
bir ilimde sözü delil kabul
edilebilecek derecede derin ve
geniş bilgi sahibi olan âlim.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
istinat:
dayanma, güvenme; delil
olarak kabul etme.
ittifak:
birleşme, fikir birli€i etme.
ittifak-ı sükûtî:
susarak, susmak
ile birleşme, ittifak etme.
küre:
dünya, yeryüzü.
küreviyet:
yuvarlaklık, küre gibi
oluş.
küreviyet-i arz:
Dünya’nın yu-
varlaklı€ı.
Makasıd:
Sa’deddin-i Taftaza-
ni’nin kelâma dair bir eseri.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mesele:
önemli konu.
Mevakıf:
Adûdiddin-i Îcî’nin kelâ-
ma dair bir eseri.
muhakkikîn-i ‹slâm:
müslüman
muhakkikler, hakikatleri araştırıp
bulan büyük ‹slam alimleri.
munsıf:
insaf eden, insaflı.
mutmain:
içi rahat, şüphesi ol-
mayan.
müdevveriyet-i arz:
Dünya’nın
döndürülüşü.
münkir-i küreviyet:
dünyanın
yuvarlaklı€ını inkâr eden.
müşahhat:
kavga etme, çekişme,
terslik.
perva:
korku, çekingenlik.
peyda:
meydana gelme, açı€a
çıkma.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlanmış.
sadâkat:
ba€lılık, do€ruluk.
serir-i tedris:
ders verme kürsü-
sü.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı, açıklaması.
tehdit:
korkutma, gözda€ı ver-
me.
temaşa:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
ümmî:
okuma yazması olmayan,
okumamış.
vukuf:
anlama, bilme, haberli ol-
ma.
arz:
Yer, Dünya.
bahane:
asıl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
birader:
kardeş.
bürhan-ı kat’î:
kesin delil,
herhangi bir şüphe bırakma-
yan delil.
cinayet-i azîm:
büyük cina-
yet.
dâhi:
son derece zeki, anla-
yışlı, deha sahibi.
e€erçi:
her ne kadar olsa da,
ise de.
fetva:
bir konu hakkında ve-
rilen hüküm, karar.
fikren:
fikir ile, düşünerek,
zihnen.
hakikat:
gerçek, do€ruluk.
halka-i ders:
ders halkası.
hemasır:
aynı asırda olan, bir
asırda beraber olan, ça€daş.
hıyanet:
hainlik, kendine
olan güveni kötüye kullanma.
1...,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82 84,85,86,87,88,89,90,91,92,93,...332
Powered by FlippingBook