Muhakemat - page 64

Hakaik-ı İslâmiyet buna şahadet ettiği gibi, istikbalin vu-
kuatı da tasdik edecektir. Hem de sabittir ki, ekmel-i küll
Muhammed’dir (aleyhissalâtü vesselâm); mu’cizatı ve ah-
lâk-ı kâmilesi şahadet ettiği gibi, muhakkikîn-i nev-i be-
şer de tasdik ederler. Hatta a’dası da teslim ediyorlar ve
etmeye mecburdurlar.
Vakta ki bu böyle, şu şöyle ve o öyledir; acaba nev-i
beşer şekâvetiyle o fünunların şahadetini cerh ve istikra-i
tammı nakz ve iptal ve meşiet-i İlâhiyesinin karşısında
temerrüt, taannüde muktedir olacak mıdır? kellâ,
muktedir olmaz ve olamaz! Adil ve Hakîm-i Mutlak’ın
Rahman
ve
Rahîm
ismine kasem ederim, nev-i beşer, şer
ve kubuh ve batılı zahmetsiz, yani biselâmeti’l-emir ile
hazmedemeyecektir; hem de hikmet-i İlâhiye müsaade
etmeyecektir.
evet, hukuk-i umumiye-i kâinata cinayet eden affolun-
maz, rah-ı adem verilmez. evet, binler sene şerrin gale-
besi, yalnız bu dünyada en ekal bin sene ma€lûbiyet-i
mutlaka ile netice verecektir. Âlem-i uhrada hayır şerri
idam-ı ebedî ile mahkûm edecektir. Yoksa âlemin mun-
tazama ve mükemmele ve evamir-i ‹lâhiyeye mutîa olan
sair enva ve ecnas, bu perişan ve şekâvetçi olan nev-i be-
şeri kendileri içinde kabul etmeyerek, hukuk-i vücuttan ıs-
kat ve zulmethane-i ademe nefiy ve vazife-i hilkatten tard
etmek iktiza ve arz-ı hâl edeceklerdir. Bu ise, bütün is-
tidadat-ı beşeriyeyi ve âlemde saltanat sürmek ve ahiret-
te saadet-i ebediyeye mazhar olmak için mücehhez edilen
a’da:
düşmanlar.
ahlâk-ı kâmile:
olgunlu€a ermiş
ahlâk.
âlem-i uhra:
öteki âlem; âhiret
âlemi.
arz-ı hâl:
durumun bildirilmesi;
dilekçe, arzuhâl.
batıl:
boş, beyhude, yalan, çürük.
biselâmeti’l-emir:
işin kolaylıkla
ve zahmetsiz yapılması.
cerh:
yaralama.
ecnas:
cinsler, çeşitler.
ekal:
en az, pek az, en küçük.
ekmel-i küll:
her şeyin en mü-
kemmeli.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
evamir-i ‹lâhiye:
‹lâhî emirler.
fünun:
fenler.
hakaik-ı ‹slâmiyet:
‹slâmiyete ait
hakikatler, gerçekler.
hakîm-i Mutlak:
Sonsuz hikmet
sahibi ve her şeyi her hangi bir
kayda ve şarta ba€lı olmaksızın
gayeli ve faydalı yaratan Allah.
hikmet-i ‹lâhiye:
Allah’ın hikme-
ti, mahlûkatın yaratılışında Al-
lah’ın gayeleri.
hukuk-i umumiye-i kâinat:
bütün kâinatı ilgilendiren haklar.
hukuk-i vücut:
var olma hakkı.
ıskat:
düşürme, yok etme, hü-
kümsüz bırakma.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş, ahiret inancı olmadı€ı
için ölümü ebedî yoklu€a gitmek
olarak görme.
iktiza:
lâzım, gerek.
istidadat-ı beşeriye:
insanların
istidatları, kabiliyetleri.
istikra-i tam:
olaylardaki ortak
vasıflara dikkat ederek tam bir
netice çıkarmak, etraflı ve tam bir
bilgi almak.
kasem:
yemin, and.
kellâ:
hiç bir zaman, asla.
kubuh:
çirkinlik.
ma€lûbiyet-i mutlaka:
mutlak,
kesin yenilgi.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
meşiet-i ‹lâhiye:
Cenab-ı Hakka
ait, Onun bilgisi, arzusu, iste€i ve
iradesi altında olan; Allah’ın var-
lıklar üzerindeki iradesi.
mu’cizat:
Allah tarafından verilip,
yalnız peygamberlerin gösterebi-
lecekleri büyük harika işler.
muhakkikîn-i nev-i beşer:
in-
sanlar içerisinde hakikati bulan
büyük âlimler.
muktedir:
gücü yeten.
muntazama:
intizamlı, düzenli ve
düzgün biçimde.
mutia:
itaat eden, uyan, itaatkâr.
mücehhez:
techiz edilmiş, cihaz-
u
nsuru
l
-H
akikaT
| 64 | MuhakeMat
landırılmış, donatılmış.
mükemmele:
kemâle erdiril-
miş, noksansız, tam.
müsaade:
izin.
nakz:
bozma, çözme, kırma,
yıkma.
nefiy:
sürgün etme, cezalan-
dırarak başka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
nev-i beşer:
insano€lu, insan-
lar.
rah-ı adem:
yokluk, hiçlik,
ölüm yolu.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen,
koruyan, acıyan Allah.
Rahman:
sonsuz merhamet
sahibi ve şefkatle bütün var-
lıkları rızıklandıran Allah.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan, sonsuz mutluluk.
sair:
di€er, başka, öteki.
saltanat:
sultanlık, padişahlık,
hükümdarlık.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alamet, işaret.
şekavet:
sıkıntı ve işkence al-
tında kalmak, kötü duruma
düşme.
şer:
kötülük.
taannüt:
inat etme, ayak di-
reme, direnme.
tard:
kovma, çıkarma, uzak-
laştırma, sürme.
tasdik:
do€rulama, onayla-
ma.
temerrüt:
inatçılık, hakkı ka-
bulde direnme.
vakta:
ne zaman, ne vakit.
vazife-i hilkat:
yaratılış için-
deki vazife, görev.
vukuat:
vuku bulan şeyler,
hadiseler, olaylar.
zulmethane-i adem:
yokluk
zindanı.
1...,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63 65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,...332
Powered by FlippingBook