Mesnevi-i Nuriye - page 75

kitaplarda milyonlarca timsalleri kaldığı gibi, akıllarda da
akıllar adedince manaları kalır. kezalik, o gül, kısa bir za-
manda vazifesi tamam olur olmaz, solar, ölür gider. Am-
ma onu gören bütün insanların kuvve-i hafızalarında ve
halefiyle hamile olan tohumlarında suretleri, manaları
bâkîdir. demek, o gülün tohumu olsun, kuvve-i hafızalar
olsun, o gül çiçeğinin suretini, ziynetini, menzilini hıfz
için sanki birer fotoğraf ve bekası için birer menzildir.
Ey arkadaş!
İnsan da başıboş, serseri sahipsiz bir hayvan değildir.
Ancak, onun da bütün harekât ve ef’ali yazılıyor, tespit
ediliyor ve a’malinin neticeleri hıfzediliyor ki, muhasebe-i
kübrada ona göre derece alsın.
Hülâsa, her güz mevsi-
minde yapılan tahribat, gelecek bahar mevsimlerinde ge-
len yeni misafirler için yer tedarik etmek ve bir nevi ter-
his ve izinlerdir.
Ve keza,
bu âlemde tasarruf eden Sâniin öyle bir Ki-
tab-ı Mübini vardır ki, ne küçük ve ne büyük, o kitapta
yazılıp hıfzedilmemiş hiçbir şey yoktur
. o kitabın madde-
lerinden âlemde görünen yalnız nizam ve mizan madde-
lerine bak:
evet, görüyoruz ki, herhangi muvazzaf bulunan bir
şey, vazifesinden terhis edilmekle, daire-i vücuttan çıkar-
sa, Fâtır-ı Hakîm, onun çok suretlerini levh-i Mahfuzlar-
da tespit eder ve tarih-i hayatını tohumunda ve netice-
sinde nakşeder ve pek çok gaybî âyinelerde ibka eder.
Meselâ, bir şecere meyvesiyle hamile olduğu gibi, tohu-
mu da meyve ile hamiledir. demek, ağacın bünyesinde
Mesnevî-i nuriye | 75 |
l
âsiYYemalar
muhasebe-i kübra:
en büyük
muhasebe, hesaplaşma.
muvazzaf:
vazifelendirilmiş, ken-
disine görev verilmiş, vazifeli.
nakşetme:
işleme, süsleme.
nevi:
çeşit, tür.
nizam:
düzen, düzgünlük; kanun.
sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
serseri:
gayesiz, hedefsiz; öteden
beri başıboş olan.
suret:
surat, yüz, çehre.
şecere:
ağaç.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tarih-i hayat:
hayat tarihi.
tasarruf:
bir şeyin sahibi olup ida-
re etme, mülkünü istediği gibi kul-
lanma.
tedarik:
sağlama, temin etme,
karşılama.
terhis:
izin verme, serbest bırak-
ma, salıverme.
tespit etme:
kaydetme, bağlı hâ-
le getirme.
timsal:
örnek, numune.
vazife:
görev.
ziynet:
süs.
a’mal:
ameller, işler.
âlem:
dünya, cihan; bütün ya-
ratılmışlar.
amma:
ama, lâkin, ancak.
âyine:
ayna.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, son-
suzluk.
daire-i vücut:
varlık dairesi.
ef’al:
fiiller, işler.
Fâtır-ı Hakîm:
her şeyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir şekilde yaratan
Allah.
gaybî:
gaypla ilgili, görünme-
yenlere ait.
güz:
sonbahar.
halef:
sonradan gelen.
hamile olmak:
yüklü olmak,
taşımak.
harekât:
hareketler, davranış-
lar; tutumlar.
hıfz:
saklama, koruma, muha-
faza etme.
hülâsa:
kısaca, sözün kısası.
ibka:
devamlı kılma, sürekli
kılma.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
Kitab-ı Mübin:
kâinattaki
olayları cereyan ettiren Al-
lah’ın kudretine ait nizam ve
intizam esaslarını, kanunlarını
ihtiva eden manevî kitap;
kudret kitabı.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
Levh-i Mahfuz:
korunmuş
levha, Allah’ın ezelî ilmiyle
kâinatta olmuş ve olacak şey-
lerin yazılı olduğu levha.
menzil:
yer, konak.
meselâ:
örneğin.
mizan:
ölçü, denge.
1...,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74 76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,...528
Powered by FlippingBook