ayet-i kerîmesini kırk defaya yakın okumasından
sonra tulû etmiş gayet kıymettar ve bu zamanda
çok lüzumlu ve inkâr-ı haşir mefkûresini köküyle
kesip, İbni sina gibi acip bir dâhînin “Haşir bir me-
sele-i nakliyedir; akıl bu yolda gidemez” dediği haş-
ri en basit fehme de kabul ettiren ve haşrin binler
numunelerini arz yüzünde gösteren ve haşri iktiza
eden pek çok esma-i İlâhiyeden tut, tâ mahiyet-i in-
saniyede dahi haşri ispat eden bir risaledir.
Bir kaide-i hasenenin tezahürü olarak her risale-
nin başında olduğu gibi bu risalenin başında da Ce-
nab-ı Hakka tahmidat ve nebî-i zîşana salât ü se-
lâm vardır. İman-ı billâh, iman-ı binnebî, iman-ı bil-
haşir ve şuhud-i kâinat mabeyninde bir irtibat-ı
tamme ve telâzum-i kat’iye olduğundan, bu risale
kısaca olarak “tevhid ve risalet” hakikatlerinden
bahsederek esas, mesele olan mesele-i haşriyeye
“lâsiyyemalar”la geçmiştir.
Risale-i Nur
’un Yirmi
sekizinci sözünün İkinci Makamı olan bu risale,
yirmi senedir üstadımızın eline yeni geçmiştir.
KaTRe
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
82
Bu
Katre
risalesi, bir mukaddeme, bir hatime ve
dört babtan ibarettir. Mukaddemede, üstadımız,
kırk sene ömründe telif eylediği seneye nispetle,
otuz senelik ilim seyrinde,
dört kelime
ile
dört
kelâm
tahsil ettiğini ve bu dört kelimenin biri “
ma-
na-i harfî
”, ikincisi “
mana-i ismî
”, üçüncüsü “
ni-
yet
”, dördüncüsü “
nazar
” olduğunu; dört kelâm
Mesnevî-i nuriye | 409 |
f
ihrisT
prensip.
kelâm:
söz, lâfız.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
mabeyn:
ara.
mahiyet-i insaniye:
insanın esa-
sı, iç yüzü, vasfı, aslı, hakikati.
mana-i harfî:
bir şeyin kendisini
değil de sanatkârını, ustasını, sa-
hibini bilip tanıtan mana.
mana-i ismî:
bir şeyin bizzat ken-
disine bakan ve kendisini tanıtan
manası.
mefkûre:
ülkü, gaye olan şey.
mesele:
önemli konu.
mesele-i haşriye:
haşirle ilgili me-
sele, konu.
mesele-i nakliye:
naklî mesele,
nakille, rivayetle ilgili mesele.
mukaddeme:
başlangıç, giriş.
nazar:
bakış, bakış açısı.
nebî-i Zîşan:
şan ve şeref sahibi
nebî, peygamber; Hz. Muhammed.
nispet:
kıyaslama; oran, ölçü.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi, bir işin ne için yapılacağını
bilmesi.
numune:
örnek.
risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
salât ü selâ:
salât ve selâm; Pey-
gamberimiz Hz. Muhammed’e
(asm) memnuniyet ve bağlılık için
yapılan rahmet duaları.
şuhud-i kâinat:
görünen, şahit
olunan kâinat, varlıklar.
tahmidat:
hamd etmeler, şükret-
meler.
tahsil:
alma, kazanma.
telâzum-i kat’iye:
kesin gerekli-
lik, birbirine kesin lüzum oluş.
telif:
eser yazma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
tulû:
zihne gelme, kalbe doğma.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
arz:
yer, dünya.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın aye-
ti; azamet ve şerefi olan ayet.
bab:
bir kitabın bölümlerin-
den her biri.
dâhî:
son derece zeki, anlayış-
lı, deha sahibi.
esma-i ilâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
fehim:
anlayış.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların bir yere toplan-
maları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
hatime:
son söz, bir eserin so-
nuç kısmı.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
ilim:
bilgi, marifet.
iman-ı bilhaşir:
haşre, öldük-
ten sonra dirilmeye inanmak.
iman-ı billâh:
Allah’a inanma,
Allah’ı, onun kâinatta tecelli
eden bütün sıfat ve isimleriy-
le beraber kabul ederek Ona
inanma.
iman-ı binnebî:
peygambere,
Allah’ın gönderdiği elçiye
inanmak.
inkâr-ı haşir:
haşrin inkârı,
imanın altı esasından birisi
olan öldükten sonra tekrar di-
riltilmenin, ceza ve mükâfatın,
ahiret hayatının varlığını red-
detme.
irtibat-ı tamme:
tam bir bağ,
ilişki.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
kaide-i hasene:
güzel, hoş bir