(1)
@ Gho
Qp
ór
?n
J r
øn
`d r
ºo
µ
s
fp
Én
a /
¬p
JGn
P ?/
a Gho
ôs
µn
Øn
J n
’n
h $G p
A'
B ’'
G ?/
a Gho
ôs
µ
n
Øn
J
(2)
@ p
?n
óp
?r
dG …p
P p
QÉs
`Ñn
÷r
G o
ás
«p
Ør
«n
µ`n
a Én
¡o
cp
Qr
óo
j o
Ar
ôn
Ÿr
G ¢n
ùr
«n
d p
Ar
ôn
Ÿr
G o
ân
?«/
?n
M
(3)
@ p
º°n
ùs
ædG o
çn
ór
ën
à°r
ùo
e o
¬o
cp
Qr
óo
j n
?r
«n
µn
a Én
g n
Cɰn
ûr
fn
Gn
h n
ABÉ n
«°r
Tn
’r
G n
´n
ór
Hn
G …/
òs
dG n
ƒo
g
nokta
’nın ikinci kısmı, haşir ve melâike ve beka-i ru-
ha ait olduğundan bu hakikatleri kerametli Yirmi Doku-
zuncu Söz ve Onuncu Söz gayet parlak bir surette izah
ettiğinden, onlara havale edilerek buraya derç edilmedi.
Üçüncü kısım ise, on dört dersten ibaret
nurun İlk kapı-
sı
namıyla ayrıca neşredildi.
Said Nursî
x
beka-i ruh:
ruhun ebedîliği,
sonsuzluğu, ölümsüzlüğü.
derç:
sokma, içine alma.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
haşr:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanma-
ları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
keramet:
ermişçesine yapılan
iş, hareket veya söylenen söz,
fikir.
melâike:
melekler.
nam:
ad.
neşir:
kitap yazma, basma, çı-
karma; herkese duyurma,
yayma.
suret:
biçim, şekil, tarz.
1.
Allah’ın nimetlerini düşününüz, Zatını değil. Zira, ona gücünüz yetmez. (Hadis; Feyzü’l-Kadir,
3:263.)
2.
İnsan kendi hakikatini kavrayamaz. Kadim Zat-ı Cebbar’ın keyfiyetini nasıl kavrasın?
3.
Bütün eşyayı yoktan var eden Odur. Sonradan yaratılan Onu nasıl kavrasın?
n
okTa
| 404 | Mesnevî-i nuriye