Mesnevi-i Nuriye - page 407

Fihrist
MUKaDDeMe
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
16
LeM’aLaR
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
20
tevhide dair olup
Risale-i Nur’
daki Yirmi İkinci
sözün esası ve bir cihette Arabcasıdır. on dört
lem’a ile tevhidin en ince hakikatlerini, en mufas-
sal bir surette
(1)
l
óp
MGn
h o
¬s
fn
G '
¤n
Y t
?o
ón
J l
án
j'
G o
¬n
d m
Ar
Àn
T u
?o
c?/
an
h
ha-
kikatine mazhar edecek bir silsile-i delâil ve şahade-
ti ibraz eden çok kıymettar ve hava, su, ekmek gibi
herkesin muhtaç olduğu bir risaledir.
nurun
Mesnevî
’sinin başında derç edilen
Lâsiy-
yemalar
,
Lem’alar
,
Reşhalar
isimlerindeki üç risale,
ahirdeki risaleler gibi müteferrik meselelerden bahis
değildir; aynı mevzu üzerinde gidiyorlar.
ReşHaLaR
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
38
Bu
Reşhalar
risalesi, imanın en mühim üç erkâ-
nından nübüvvetin hakikatini ve nübüvvet-i Ahme-
diyeyi (
AsM
) gayet kat’î ve parlak bürhanlarla ispat
ediyor. Şems nasıl ziya vermemesi mümkün değil-
dir; aynen öyle de, ulûhiyet de risaletsiz mümkün
olmadığını ispat ediyor. Ve nübüvvetin hakikatini
güneş gibi gösteriyor. kâinatı mücessem bir
kur’ân-ı kebir olarak temsil edip, Muhammed-i
Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm onun ayetü’l-kübrası
Mesnevî-i nuriye | 407 |
f
ihrisT
mazhar:
bir şeyin çıktığı göründü-
ğü yer; nail olma, şereflenme.
mesele:
önemli konu.
mevzu:
konu.
mufassal:
tafsilâtlı olarak açıkla-
nan, uzun uzadıya açıklanıp anla-
tılan, ayrıntılı, detaylı.
Muhammed-i Arabî:
Arapların
içinden çıkan Peygamberimiz Mu-
hammed (asm).
mukaddeme:
başlangıç, giriş.
mücessem:
tecessüm etmiş, ci-
simlenmiş.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müteferrik:
çeşitli.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik,
Allah elçiliği.
nübüvvet-i Ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in (asm) peygamberliği.
risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
risalet:
elçilik, İlâhî ilhamların kal-
be gelmesi ve tebliğ edilmesi.
silsile-i delâil ve şahadet:
tanık-
lık ve deliller dizisi.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şems:
güneş.
temsil:
benzetme, misal getirme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allah’ın hâkimi-
yeti ile kâinattaki her şeyi kendi-
sine ibadet ve itaat ettirmesi.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
ahir:
son.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
ayetü’l-kübra:
en büyük de-
lil, en büyük ayet.
bahis:
konuşma, söz etme,
anlatım.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cihet:
yön.
dair:
alâkalı, ilgili.
derç:
sokma, içine alma.
erkân:
rükünler, esaslar.
fihrist:
bir kitabın başında ve-
ya sonunda yer alan ve kita-
bın içinde neler bulunduğunu
gösteren cetvel, indeks.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
ibraz:
meydana çıkarma, orta-
ya koyma, gösterme.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
kanıtlama.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
Kur’ân-ı Kebir:
Büyük Kur’ân-
ı Kerîm.
lem’a:
parıltı.
1.
Her şeyde Onun birliğine delil olan bir alâmet vardır. (İbnü’l-Mu’tez isimli Arap şairine ait bir
mısra.)
1...,397,398,399,400,401,402,403,404,405,406 408,409,410,411,412,413,414,415,416,417,...528
Powered by FlippingBook