Mesnevi-i Nuriye - page 396

makine-i acibe-i İlâhiyenin icat ve inşasına adem-i kabili-
yetleri cihetiyle, her bir fert, her bir nevi müstakilen sâ-
ni-i Hakîm’in dest-i kudretinden çıktıklarını ilân ve izhar
ediyorlar.
kur’ân-ı kerîm
(1)
m
Qƒo
£o
a r
øp
e …'
ôn
J r
?n
g n
ô°n
ün
Ñr
dG p
™`p
Lr
QÉn
a
der.
kur’ân’da
delil-i inayet
vücuh-i mümkinenin en mükem-
mel vechi ile bulunuyor. kur’ân, kâinatta tefekküre emir
verdiği gibi, fevaidi tezkâr ve nimetleri tadat eden âyâtın
fevâsıl ve hatimelerinde galiben akla havale ve vicdanla
müşaverete sevk etmek için,
(5)
Gho
ôp
Ñn
àr
YÉn
a
(4)
@ n
¿ho
ôs
cn
òn
àn
j n
Ón
an
G
(3)
@ n
¿ƒo
?p
?r
©n
j n
Ón
an
G
(2)
@ n
¿ƒo
ªn
?r
©n
j n
’n
hn
G
gibi o bürhan-ı inayeti ezhanda tespit ediyor.
• İkinci delil-i Kur’ânî, delil-i ihtiradır.
Hülâsası, mahlûkatın her nev’ine, her ferdine ve o
nev’e ve o ferde mürettep olan âsâr-ı mahsusasını
müntiç ve istidad-ı kemaline münasip bir vücudun veril-
mesidir.
Hiçbir nevi müteselsil-i ezelî değildir; imkân bırakmaz.
İnkılâb-ı hakikat olmaz. Mutavassıt nev’in silsilesi
devam etmez. tahavvül-i esnaf, inkılâb-ı hakaikın gay-
risidir.
Madde dedikleri şey, suret-i mütegayyire, hem hare-
kât-ı mütehavvile-i hâdiseden tecerrüt etmediğinden hu-
dusu muhakkaktır.
adem-i kabiliyet:
kabliyetin ol-
maması, kabiliyetsizlik.
âsâr-ı mahsusa:
özel kılınmış, bir
şeye has kılınmış eserler.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
bürhan-ı inayet:
yardımlaşma
delili; kâinatta görülen yardım ve
imdada koşmaların Cenab-ı Hakkı
göstermesi.
cihet:
yön.
delil-i ihtira:
yaratılış ve icat edi-
liş delili.
delil-i inayet:
Allah’ın inayetinin
delili, kâinattaki eşyanın menfaat
ve faydalarını bildiren ayetler, de-
liler.
delil-i Kur’ânî:
Kur’ân’ın gösterdi-
ği delil.
dest-i kudret:
Allah’ın ezelî gücü-
nün eli.
emir:
buyruk.
ezhan:
zihinler, insanda akıl, fikir,
zekâ, hafıza, anlayış, kavrayış kud-
retleri.
fevait:
faydalar, menfaatler.
fevâsıl:
fasılalar.
gayr:
başka, diğer.
harekât-ı mütehavvile-i hâdise:
sonradan meydana gelen, yeni
değişim hareketleri, olayları.
hatime:
son, nihayet.
havale:
başkasına bırakma.
hudus:
sonradan meydana gel-
me, yok iken var edilme.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası, özeti.
imkân:
var ve yok olma durumu
eşitken bir tercih ile yaratılma,
sonradan var edilme.
inkılâb-ı hakaik:
hakikatlerin in-
kılâbı, hakikatlerin değişimi, dönü-
şümü.
inkılâb-ı hakikat:
hakikatin deği-
şimi, gerçeklerin değişimi, dönü-
şümü.
istidad-ı kemal:
olgunluk kabili-
yeti, yeteneği.
izhar:
ortaya koyma, gösterme.
mahlûkat:
yaratıklar, yaratılanlar.
makine-i acibe-i ilâhiye:
Allah’a
ait hayret verici makine.
müntic:
netice veren, sonuç ve-
ren, meydana getiren.
mürettep:
tertip olunmuş, dizil-
miş, sıralanmış.
müşavere:
istişare etme, bir ko-
nuda bilen ve güvenilen kimsele-
rin görüşünü alma, danışma.
müstakilen:
kendi başına, bağım-
sız olarak.
mutavassıt:
aracılı, vasıtalı.
müteselsil-i ezelî:
başlangıcı ol-
mayan bir dizin, başlangıçsız silsi-
le.
nevi:
çeşit, tür, cins.
sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her şeyi sanatla ve hikmetle yara-
1.
Haydi çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun? (Mülk Suresi: 3.)
2.
Bilmiyorlar mı? (Bakara Suresi: 77.)
3.
Hiç düşünmüyorlar mı? (Yâsin Suresi: 68.)
4.
Hiç düşünmez misiniz?” (Yunus Suresi: 3.)
5.
Bundan ibret alın. (Haşir Suresi: 2.)
n
okTa
| 396 | Mesnevî-i nuriye
tan Allah.
suret-i mütegayyire:
değişen
suretler, biçimler, görünüşler.
tadat:
sayma.
tahavvül-i esnaf:
sınıfların
değişmesi, türlerin değişmesi,
sıralamanın değişmesi.
tecerrüt:
soyutlanma, uzak
olma.
tefekkür:
düşünme; eşyanın
hakikatini, yaratıcının sırlarını
kavramak ve ibret almak için
zihnen ve kalben düşünme.
tezkâr:
hatırlama, anma, hatı-
ra getirme.
vecih:
cihet, yön.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi
kötüden ayırabilen ve iyilik
etmekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî bir
his.
vücuh-i mümkine:
imkân dâ-
hilindeki, mümkün olabilen
yönler, cihetler.
1...,386,387,388,389,390,391,392,393,394,395 397,398,399,400,401,402,403,404,405,406,...528
Powered by FlippingBook