Mesnevi-i Nuriye - page 419

Şeytanların recmedilmelerini beyan ve ispattan
sonra, başka bir i’lemde üstadımız, kur’ân’dan isti-
fade ettiği dört tarikı dört hatve ile gayet veciz bir
tarzda izah eder.
Risale-i Nur’
un
Sözler
kısmında
mufassal izahı bulunan bu i’lem çok mühimdir.
diğer bir i’leminde, ubudiyetin mukaddeme-i
mükâfat-ı lâhika değil, netice-i nimet-i sabıka oldu-
ğunu beyandan sonra, çok hakikatli ve geniş mana-
daki i’lemlere geçerek,
Nurun İlk Kapısı’
nda ve
Kü-
çük Sözler’
de bir derece mealleri bulunan hakikat-
lerin izahıyla bu kıymettar ve mühim risale hitama
erer.
Bu kıymettar risalenin münderecatından şems
gibi nurlu, kamer gibi parlak bir misali şudur:
kur’ân-ı Hâkim kâinattaki insana raci ve
menfaatli olan eşyayı ihtar için zikrediyor. Yoksa
kur’ân-ı Hakîm’in o beyanatı yalnız o faydasına in-
hisar etmiyor. Çünkü, insan kendisiyle alâkası olan
ve faydası dokunan bir zerreye, kendisi ile alâkası
olmayan bir şemsten ziyade ehemmiyet verir. Me-
selâ:
(2)
n
ÜÉn
°ùp
?r
Gn
h n
Ú/
æ°u
ùdG n
On
ón
Y Gƒo
ªn
?r
©n
àp
d
(1)
@ n
?p
RÉn
æn
e o
?Én
fr
Qs
ón
b n
ôn
ªn
?r
dGn
h
Yani,
kamerin küre-i arz etrafında devrinin Ce-
nab-ı Hak tarafından takdir edilmesinin pek çok
hikmetlerinden bir hikmeti de beşerin günlerini, ay-
larını, senelerini hesap etmesi, bilmesidir
. Yoksa
Mesnevî-i nuriye | 419 |
f
ihrisT
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
miş, semavî kitapların sonuncusu.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
meal:
mana, anlam, mefhum.
menfaat:
fayda.
meselâ:
örneğin.
misal:
örnek, nümune.
mufassal:
tafsilâtlı olarak açıkla-
nan, uzun uzadıya açıklanıp anla-
tılan, ayrıntılı, detaylı.
mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika:
ileride verilecek mükâfatın baş-
langıcı.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münderecat:
bir şeyin içine derc
edilmiş şeyler, bir kitap veya der-
ginin ihtiva ettiği şeyler, içindeki-
ler.
netice-i nimet-i sâbıka:
geçmişte
verilen nimetin neticesi.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
raci:
dair, ait, alâkası olan.
recmedilme:
taşa tutulma, taşlan-
ma.
risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
şems:
güneş.
takdir:
Allah’ın takdiri, Allah’ın il-
miyle belli bir düzen vermesi.
tarik:
yol.
tarz:
biçim, şekil.
ubudiyet:
kulluk.
veciz:
kısa, öz, derli toplu, muhta-
sar.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
ziyade:
çok, fazla.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
beşer:
insan, insanlık.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hatve:
adım.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep,
fayda.
hitam:
son, nihayet, sona er-
me, bitme, neticelenme, ta-
mamlanma.
ihtar:
dikkatini çekme, hatır-
latma, uyarı.
i’lem:
Arabcada bil anlamında
emir.
inhisar:
yalnız bir şeye ait kıl-
ma, tekelleşme.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kamer:
ay.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
1.
Yâsin Suresi: 39.
2.
İsra Suresi: 12.
1...,409,410,411,412,413,414,415,416,417,418 420,421,422,423,424,425,426,427,428,429,...528
Powered by FlippingBook