Mesnevi-i Nuriye - page 331

İ’lemEyyühe’l-Aziz!
envaın efradında, bilhassa haşerat ve hevam kısmında
görünen fevkalâde çoklukta müşahede edilen harikulâde
gayr-i mütenahi bir cûd ü sahavet vardır. kemal-i ittikan
ve intizam ile bütün envada bulunan şu kesret-i efrat, te-
celliyat-ı İlâhiyenin gayr-i mütenahi olduğuna ve Cenab-ı
Hakkın mahiyeti her şeye mübayin olduğuna ve bütün
eşya onun kudretine nispeten mütesavi olduğuna sara-
haten delâlet eder. evet, bu cûd-i icat sâniin vücubun-
dandır; nevide Celâlîdir, fertte Cemalîdir.
İ’lemeyyühe’l–aziz!
İnsanın yaptığı sanatların sühulet ve suubet derecele-
ri, onun ilim ve cehliyle ölçülür. ne kadar sanatlarda, bil-
hassa ince ve lâtif cihazatta ilmî mahareti çok olursa, o
nispette kolay olur; cehli nispetinde de zahmet olur. Bi-
naenaleyh,
eşyanın hilkatinde sür’at-i mutlaka ile vüs’at-i
mutlaka içinde görünen sühulet-i mutlaka, Sâniin ilmine
nihayet olmadığına hads-i kat’î ile delâlet eder.
(1)
p
ô°n
ün
Ñr
dÉp
H m
ír
ªn
?n
c l
In
óp
MGn
h s
’p
G BÉn
fo
ôr
en
G BÉn
en
h
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
İnsanın fıtraten malik olduğu camiiyetin acaibindendir
ki, sâni-i Hâkim şu küçük cisimde, gayr-i mahdut enva-ı
rahmeti tartmak için, gayr-i ma’dut mizanlar vazetmiştir
Mesnevî-i nuriye | 331 |
o
nuncu
r
isale
maya gerek olmadan elde edilen
kesin bilgi.
harikulâde:
olağanüstü.
haşerat:
haşereler, zararlı küçük
böcekler; değersiz ve zararlı kim-
seler.
hevam:
böcekler, haşereler.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ay aziz kar-
deşim, bil ki.
ilim:
bilme, bilgi.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
kemal-i ittikan ve intizam:
mü-
kemmel, eksiksiz sağlamlık ve dü-
zenlilik.
kesret-i efrat:
fertlerin çokluğu.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
lâtif:
yumuşak, tatlı, narin; cisma-
nî olmayan, ruhanî.
maharet:
mahirlik, ustalık.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteliği.
malik:
sahip.
mizan:
terazi, ölçü.
mübayin:
uymayan, benzeme-
yen, zıt.
müşahede:
bir şeyi gözle görme,
seyretme.
mütesavi:
birbirine müsavi olan,
eşit olan.
nevi:
çeşit, tür.
nihayet:
son.
nispet:
oran, ölçü.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her şeyi sanatla ve hikmetle yara-
tan Allah.
sarahaten:
açıkça, açıktan açığa.
sühulet:
kolaylık.
sühulet-i mutlaka:
sonsuz ve
tam kolaylık.
sür’at-i mutlaka:
tam bir hızla,
sonsuz sür’atle.
suubet:
güçlük, zorluk.
tecelliyat-ı ilâhiye:
İlâhî tecelliler,
İlâhî lütufların tezahürü.
vazetmek:
koymak, yerleştirmek.
vücup:
vacip ve lüzumlu olma,
gereklilik.
vüs’at-i mutlaka:
mutlak genişlik.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
acayip:
şaşırtıcı ve hayret ve-
rici şeyler.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
camiiyet:
toplayıcı, ihtiva ve
ihata edicilik.
cehil:
cahillik, bilgisizlik.
Celâlî:
Cenab-ı Hakkın haşmet,
büyüklük ve kahrını gösteren;
Allah’ın Celâl ismine ait olan.
Cemalî:
Allah’ın lütuf ve ihsa-
nı ile tecelli ettiği isme ait.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cûd ü sahavet:
sınırsız cö-
mertlik, eli açıklık.
cûd-i icat:
icadın bolluğu, bol-
ca, çokça yaratma.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
efrat:
fertler.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
enva-ı rahmet:
rahmetin çe-
şitleri.
fevkalâde:
olağanüstü.
fıtraten:
fıtrî olarak, yaratılış-
tan, yaratılış itibarıyla.
gayr-i ma’dut:
sayısız, sınırsız.
gayr-i mahdut:
hudutsuz, sı-
nırsız, sonsuz.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hads-i kat’î:
uzunca araştır-
1.
Bizim bir şeyi yapmamız, gözün bir bakışı gibi kolay ve sür’atli tek bir emirledir. (Kamer Su-
resi: 50.)
1...,321,322,323,324,325,326,327,328,329,330 332,333,334,335,336,337,338,339,340,341,...528
Powered by FlippingBook