kader kanununun külliyetinden ihraçtır.
Bu hakikate vâ-
kıf olan arif, “Yâ İlâhî! Hasenatım senin atândandır,
seyyiatım da senin kazandandır. eğer atân olmasa idi,
helâk olurdum” der.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Esma-i Hüsnayı tazammun eden bazı fezlekelerle
ayetlere hatime verilmekte ne gibi bir sır vardır?
evet, kur’ân-ı Mu’cizülbeyan, bazen âyât-ı kudreti ayet-
lerde bast eder, sonra içerisinden esmayı çıkarır. Bazen
mensucat toplar gibi açar, dağıtır, sonra toplar, esmada
tayyeder. Bazen de, ef’alini tafsil ettikten sonra, isimler
ile icmal eder. Bazen de, halkın a’malini tehdidâne söy-
ler, sonra rahmete işaret eden isimlerle teselli eder. Ba-
zen de, bazı makasıd-ı cüz’iyeyi zikrettikten sonra, o ma-
kasıdı takdir ve ispat için, bürhan olarak kavaid-i külliye
hükmünde olan isimleri zikrediyor. Bazen de, maddî
cüz’iyatı zikreder, sonra esma-i külliye ile icmal eder ve
hakeza...
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Acz de aşk gibi Allah’a isal eden yollardan biridir. Am-
ma acz yolu aşktan daha kısa ve daha selâmettir.
ehl-i sülûk, tarik-ı hafâda letaif-i aşere üzerine, tarik-ı
cehirde nüfus-i seb’a üzerine sülûk etmişlerdir. Bu fakir,
âciz ise, dört hatveden ibaret hem kısa, hem sehil bir
tarikı kur’ân’ın feyzinden istifade etmiştir.
Mesnevî-i nuriye | 327 |
o
nuncu
r
isale
kardeşim, bil ki!
isal:
ulaştırma, eriştirme.
ispat:
kanıtlama.
istifade:
faydalanma, yararlanma.
kader:
İlâhî hüküm; Cenab-ı Hak-
kın takdir ve tayin etmesi.
kanun:
yasa.
kavaid-i külliye:
genel kaideler,
herkesi ilgilendiren, herkesin uya-
cağı kaideler.
kaza:
olacağı Cenab-ı Hak tarafın-
dan bilinen ve takdir olunan şey-
lerin zamanı gelince yaratması.
külliyet:
bütünlük, umumîlik.
letaif-i aşere:
on lâtif duygu, on
âdet lâtifeler.
makasıd:
maksatlar, gayeler.
makasıd-ı cüz’iye:
küçük maksat-
lar, gayeler; daha az ve küçük
şeylerle ilgili, bir bütünün parçala-
rını ilgilendiren maksatlar, gayeler.
mensucat:
dokunmuş şeyler, do-
kumalar.
nüfus-i seb’a:
yedi nefis; nefs-i
emmare, nefs-i levvame, nefs-i
safiye, nefs-i marziye, nefs-i razi-
ye, nefs-i mutmainne, nefs-i mül-
hime.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
sehil:
kolay.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak ol-
ma.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat
ve tecrübe ile anlaşılan en ince
yanı.
sülûk:
bir tarikate bağlanıp, ma-
nevî terakki mertebelerine devam
etme.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
takdir:
kıymet verme, beğenme.
tarik:
yol.
tarik-ı cehir:
açık olarak ve yük-
sek sesle yapılan zikir yolu, mes-
leği.
tarik-ı hafâ:
sessiz ve içten oku-
narak yapılan zikir yolu, mesleği.
tayyetmek:
açmak.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tehdidâne:
tehdit edercesine,
korkuturcasına, göz dağı verirce-
sine.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
vâkıf:
bir şeyi elde eden, bir işten
haberli olan.
yâ ilâhî:
ey Allah’ım!
zikretmek:
anmak, bildirmek.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
a’mal:
ameller, işler.
amma:
ama, lakin, ancak.
arif:
bilen, bilgide ileri olan, ir-
fan sahibi.
atâ:
bağış, ihsan, lütuf, ikram.
âyât-ı kudret:
kudret delille-
ri; kudret anlatımları, ifadeleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bast:
yayma, yayılma, açma,
serme, döşeme.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cüz’iyat:
parçaya ait olan şey-
ler.
ef’al:
fiiller, işler.
ehl-i sülûk:
tarikat mesleğini
seçenler, tarikat yolunu takip
edenler.
esma:
adlar, isimler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın adları,
Allah’ın doksan dokuz güzel
ismi.
esma-i külliye:
her şeyi içine
alan isimler.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan,
bağış.
fezleke:
özet, netice.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hakikat:
gerçek, esas.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
hatime:
son, nihayet.
hatve:
adım.
helâk:
yıkılma, bitme, mah-
volma, harap olma.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
icmal:
kısa anlatma, özetle-
me, ayrıntılara girmeme.
ihraç:
dışarı çıkarma, atma.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz