Mesnevi-i Nuriye - page 328

Birinci hatveyi
(1)
r
ºo
µ°n
ùo
Ør
fn
G Gƒt
cn
õo
J n
Ón
a
ayetinden,
ikinci
hatveyi
(2)
r
ºo
¡°n
ùo
Ør
fn
G r
ºo
¡«°'
ùr
fn
Én
a %G Gƒo
°ùn
f n
øj/
òs
dÉn
c Gƒo
fƒo
µ`n
J n
’n
h
aye-
tinden,
üçüncü hatveyi
(3)
n
?p
°ùr
Øn
f r
øp
ªn
a m
án
Äu
«n
°S r
øp
e n
?n
HÉn
°Un
G BÉn
en
h$G n
øp
ªn
a m
án
æn
°ùn
M r
øp
e n
?n
HÉn
°Un
G BÉ n
e
ayetinden,
dördüncü hatveyi
(4)
o
¬n
¡r
Ln
h s
’p
G l
?p
dÉn
g m
Ar
Àn
T t
?o
c
ayetinden ahzetmiştir. Bunların izahı:
Birinci Hatve:
İnsan, yaratılışında kendi nefsine
muhip olarak yaratılmıştır. Hatta, bizzat nefsi kadar, bir
şeye sevgisi yoktur.
kendisini ancak ma’buda lâyık sena-
lar ile methediyor. nefsini bütün ayıplardan, kusurlardan
tenzih etmekle, haklı olsun haksız olsun, kemal-i şiddet-
le müdafaa ediyor. Hatta, Cenab-ı Hakkı hamdüsena için
kendisinde yaratılan cihazatı, kendi nefsine hamd ve sena
için sarf ediyor ve
(5)
o
¬j'
ƒn
g o
¬n
¡'
dp
G n
òn
îs
JG p
øn
e
’deki
(6)
r
øn
e
şümulü-
ne dâhil oluyor. Bu mertebede nefsin tezkiyesi, ancak
adem-i tezkiyesiyle olur.
İkinci Hatve:
Nefis, hizmet zamanında geri kaçar,
ücret vaktinde ileri safa hücum ediyor. Bu mertebede
onun tezkiyesi, yaptığı fiili aksetmekle olur. Yani işe, hiz-
mete ileriye sevk edilmeli, ücret tevziinde geriye bırakıl-
malıdır.
Üçüncü Hatve:
Kendi nefsinde, torbasında kusur,
naks, acz, fakrdan maada bir şeyi bırakmamalıdır. Bütün
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
adem-i tezkiye:
nefsi temize çı-
karmama, nefsi ayıp ve kötülük-
lerden uzak bilmeme.
ahz:
alma, alınma.
aksetmek:
ters çevirmek, zıddını
yapmak.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bizzat:
kendisi, şahsen.
cihazat:
cihazlar, uzuvlar, organ-
lar.
dâhil:
girme, içinde olma.
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muhtaç-
lık.
fiil:
iş, hareket.
hamd:
methetme, övme, yücelt-
me.
hamdüsena:
medil, şükür ve öv-
gü.
hatve:
adım.
hücum:
saldırma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile anlat-
ma.
kemal-i şiddet:
son derece sıkı
şekilde, oldukça fazla.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
maada:
başka, gayri, -den başka.
ma’bud:
kendisine ibadet edilen,
tapınılan, kulluk edilen.
medih:
övme.
mertebe:
derece, basamak.
müdafaa:
savunma, koruma.
muhip:
seven, sevgi besleyen,
muhabbetli.
naks:
noksan, eksiklik.
nefis:
kişinin kendisi, iyiliğe de kö-
tülüğe de meyli olan duygu.
sarf:
harcama.
sena:
methetme, övme.
sevk:
yöneltme, gönderme.
şümul:
içine alma, kapsam.
tenzih:
kusur kondurmama,
kabahat ve kusuru yok etme.
tevzi:
dağıtma, herkese payı-
nı verme.
tezkiye:
nefsi temizleme, kö-
tülüklerden arındırma.
1.
Nefislerinizi temize çıkarmayın. (Necm Suresi: 32.)
2.
Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi akıbetlerini unutturmuştur. (Haşir
Suresi: 19.)
3.
Sana her ne iyilik erişirse, Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurunun
sebebiyledir. (Nisâ Suresi: 79.)
4.
Her şey helâk olup gidicidir. Ona bakan yüzü müstesna. (Kasas Suresi: 88.)
5.
Nefsinin arzusunu kendisine mabud edinip, onun her emrine uyan (kimseyi gördün mü?)
(Furkan Suresi: 43.)
6.
O kimse ki...
o
nuncu
r
isale
| 328 | Mesnevî-i nuriye
1...,318,319,320,321,322,323,324,325,326,327 329,330,331,332,333,334,335,336,337,338,...528
Powered by FlippingBook