Mesnevi-i Nuriye - page 237

Zühre
(
*
)
w
Mukaddeme
Bu risalenin telifinden on iki sene evvel
(HaşİYe)
inayet-i Rab-
baniye ile, marifet-i İlâhiyede bir hareket-i fikriye ve bir seya-
hat-i kalbiye ve bir inkişafat-ı ruhiyede tezahür eden bazı lema-
at-ı tevhidiyeyi, Arabî olarak, Notalar suretinde
züHre, ŞU-
le, HABBe, ŞeMMe, zerre, kAtre
gibi risalelerde kay-
detmiştim. Uzun bir hakikatin yalnız bir ucunu göstermek ve
parlak bir nurun yalnız bir şuaını irae etmek tarzında yazıldı-
ğından, yalnız kendi kendime birer hatıra ve birer ihtar şeklin-
de olduğundan, başkalarının istifadesi mahdut kalmıştı. Husu-
san, en mümtaz ve en has kardeşlerimin kısm-ı azamı Arabî
okumamışlar. Bunların ısrarı ve ilhahıyla o Notaların, o
Lem’aların kısmen izahlı ve kısmen kısa bir mealini Türkçe
olarak yazmaya mecbur oldum.
Mesnevî-i nuriye | 237 |
Z
ühre
birliğini gösteren parıltılar.
mahdut:
sınırlı, belirli.
marifet-i ilâhiye:
Allah’a mahsus
ilim, İlâhî sanat; hiç kimsenin ya-
pamadığı, sadece Allah’ın kudre-
tinde olan bilgi.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mecbur:
zorunlu olma.
Mesnevî-i Arabî:
Arabca olarak
telif edilen Mesnevî-i Nuriye.
Milâdî:
Hz. İsa’nın doğumunu baş-
langıç alan takvim.
müellif:
eser telif eden, yazan.
mukaddeme:
başta ve asıl mak-
sada girmeden önce söylenen ve-
ya yazılan şey.
mümtaz:
ayrıcalıklı, seçkin.
münasip:
uygun.
nam:
ad
nota:
dikkat çekici ve uyarıcı bil-
gi.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, koru-
yan, acıyan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları
rızıklandıran Allah.
ricakârâne:
ricada bulunarak, rica
eder şekilde.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şemme:
azıcık koklamak.
seyahat-i kalbiye:
kalp yolculuğu,
kalben seyahat.
şua:
ışın, ışık demeti.
şule:
aydınlatıcı alev, yalım.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
takdim:
öne geçirme, öne alma,
önde tutma.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tehir:
erteleme.
telif:
eser yazma.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
zerre:
en küçük parça; en küçük
birim.
Zühre:
son derece parlak olan Ço-
ban Yıldızı.
Arabî:
Arabca.
derç:
sokma, içine alma.
habbe:
tane, tohum; su ka-
barcığı.
hakikat:
gerçek, esas.
hareket-i fikriye:
düşünce
hareketi.
haşiye:
dipnot.
Hicrî:
tarih başlangıcı olarak
Hz. Muhammed’in hicretini
esas alan takvim.
hususan:
bilhassa, özellikle.
icmal:
kısa anlatma, özetle-
me, ayrıntılara girmeme.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlat-
ma, uyarı.
ilhah:
ısrar etme, bir şeyin ka-
bulü için son derece direnme.
inayet-i rabbaniye:
Allah’ın
inayeti; Cenab-ı Hakkın mah-
lûkatın terbiye, tedbir ve ida-
resinde onlara yapmış olduğu
lütuflar, himayeler, yardımlar.
inkişafat-ı ruhiye:
ruhî inki-
şaflar, açılımlar ve genişleme-
ler.
irae:
gösterme.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
izah:
açıklama, anlatma.
katre:
damla.
kısmen:
kısmî olarak, bir
kısım.
kısm-ı azam:
büyük kısım,
ekseriyet, çoğunluk.
lemaat-ı tevhidiye:
Allah’ın
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
(
*
)
Bu zühre risalesi,
Mesnevî-i Arabî’
nin çok mühim bir risalesidir. Her
ne kadar tercüme etmeye çalışmış isem de, müellifin, vaktiyle nur Şa-
kirtlerinin ricakârâne ısrarları üzerine yaptığı tercümeyi aynen derç et-
meyi daha münasip gördüm, risale-i nur’un on Yedinci lem’ası na-
mını alan bu risale ile Arabî züHre arasında, bir icmal tafsil ve tak-
dim tehir farkı vardır.
Mütercim
abdülmecid
HaşİYe:
on iki sene evvel denilen tarih Hicrî 1340, Milâdî 1921 sene-
leridir.
1...,227,228,229,230,231,232,233,234,235,236 238,239,240,241,242,243,244,245,246,247,...528
Powered by FlippingBook