Mezkûr ayetin tabaka-i avama ait safhasının arkasında
şöyle bir safha da vardır ki:
nur-i Muhammediyeden (
AsM
) yaratılan madde-i acini-
yeden, seyyarat ile şemsin o nurun macun ve hamurun-
dan infisal ettirilmesine işarettir.
Bu safhayı delâletiyle teyit eden,
(1)
…/
Qƒo
f *G n
?n
?n
N Én
e o
?s
hn
G
olan hadis-i şerifidir.
İkinci Misal
:
(2)
m
ój/
ón
L m
?r
?n
N r
øp
e ¢m
ùr
Ñn
d ?/
a r
ºo
g r
?n
H p
?s
hn
’r
G p
?r
?`n
ÿr
Ép
H Én
æ«`/
«`n
©n
an
G
olan
ayet-i kerîmenin tabaka-i avama ait safhasında şu mana
vardır:
“onlar, daha acip olan birinci yaratılışlarını şahadetle
ikrar ettikleri hâlde, daha ehven daha kolay ikinci yara-
tılışlarını uzak görüyorlar.”
Şu safhanın arkasında haşir ve neşrin pek kolay oldu-
ğunu tenvir eden büyük bir bürhan vardır.
ey haşir ve neşri inkâr eden kafasız! ömründe kaç de-
fa cismini tebdil ediyorsun? sabah ve akşam elbiseni de-
ğiştirdiğin gibi, her senede bir defa tamamıyla cismini
tebdil ve tecdit ediyorsun, haberin var mıdır? Belki her
senede, her günde cisminden bir kısım şeyler ölür, yeri-
ne emsali gelir; bunu hiç düşünemiyorsun. Çünkü, kafan
boştur. eğer düşünebilseydin, her vakit âlemde binlerce
numuneleri vukua gelen haşir ve neşri inkâr etmezdin.
doktora git, kafanı tedavi ettir.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âlem:
dünya, cihan; bütün yaratıl-
mışlar.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti;
azamet ve şerefi olan ayet.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
ehven:
daha hafif; kolay.
emsal:
örnekler, benzerler.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın ölüleri diriltip mahşere çı-
karması.
ikrar:
tasdik ve kabul etme, doğ-
rulama.
1.
Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nurumdur. (Keşfü’l-Hafâ, 1:265, hadis no: 827.)
2.
Onların ilk yaratılışı Bize zor mu geldi ki, tekrar diriltmekten âciz kalalım. (Kaf Suresi: 15.)
h
aBBe
| 194 | Mesnevî-i nuriye
infisal:
olduğu yerden ayrıl-
ma, yerini bırakıp gitme.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
madde-i aciniye:
hamur gibi
yoğrulmuş cisim.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
misal:
örnek.
neşir:
ahirette tekrar diriltilen
insanların tüm amellerinin
açıklanması, duyurulması.
numune:
örnek.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur-i Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in nuru, ışığı.
safha:
devre, merhale.
seyyarat:
gezegenler.
şahadet:
şahit olma, şahitlik,
tanıklık.
şems:
güneş.
tabaka-i avam:
avam tabaka-
sı, halktan ilmi irfanı kıt olan-
ların tabakası, halk.
tebdil:
değiştirme, başka bir
hale getirme.
tecdit:
yenileme, tazeleme.
tenvir:
nurlandırma, aydınlat-
ma, ışıklandırma.
teyit:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma; doğru çıkarma.
vuku:
olma, gerçekleşme,
meydana gelme.