Mesnevi-i Nuriye - page 198

İ’lemEyyühe’l-Aziz!
küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe
ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır; tadili büyük bir him-
mete muhtaçtır. Ve keza, beşeriyet ruhundan dünyaya
nazır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması,
ancak Allah’ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Bir zerre, kocaman şemsi, tecelli ile, yani in’ikâs itiba-
rıyla istiap eder, içine alır; fakat küçücük iki zerreyi biz-
zat, yani hacimleri itibarıyla içine alamaz. Binaenaleyh,
yağmurun, şemsin timsaline ma’kes olan katreleri gibi,
kâinatın zerrat ve mürekkebatı, ilim ve iradeye müstenit
kudret-i nuraniye-i ezeliyenin, tecelli ve in’ikâs itibarıyla,
lem’alarına mazhar olabilirler; fakat gözün içindeki bir
hücre zerresi, asap, evride, şerayinde tesirleri görünen
bir kudret şuur ve iradeye menba olamaz. Bu acip sanat,
muntazam nakış, ince hikmetin iktizasına göre, kâinatın
her bir zerresi, her bir mürekkebatı, ulûhiyete mahsus
muhit ve mutlak sıfatlara menba ve mastar olması lâzım
gelir; veya o sıfatlar ile muttasıf Şems-i ezelî’nin tecelli-
yat lem’alarına ma’kes olmaları lâzımdır.
Birinci şıkta kâinatın zerratı adedince muhalât vardır.
Binaenaleyh, her bir zerre, o büyük yükün tahammülün-
den âciz olduğunu ikrar ile, “
Mucid, Hâlık, Rab, Malik,
Kayyum, ancak Allah’tır
” diye şahadetini ilân eder. Ve
keza, her bir zerre, her bir mürekkebat, muhtelif lisan ve
delâletleriyle, şu beyti terennüm ediyorlar:
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
asap:
sinirler.
beşeriyet:
beşerîlik, insanlık.
beyit:
iki mısradan oluşan şiir.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
evride:
kara kan damarları, top-
lardamarlar.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesizlik,
Allah’tan uzaklaşıp nefsin arzula-
rına dalmak.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme, emek sarf etme.
ikrar:
başkasının kendi üzerinde-
ki bir hakkını bildirme, haber ver-
me.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu kılma.
i’lem eyyühe’l-aziz:
Ey aziz kar-
deşim, bil ki!.
ilim:
bilgi, marifet.
in’ikâs:
aksetme, yansıma.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için
olan iktidar, güç.
istiap:
içine alma, içine sığdırma,
kapsama.
kâinat:
evren; yaratılmış her şey.
katre:
damla.
Kayyum:
varlığı ve diriliği her an
için olup gökleri ve yerleri her an
için tutan, daimî her şeye her hu-
susta iktidarı olan Allah.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kudret-i nuraniye-i ezeliye:
baş-
langıcı olmayan sonsuz parlak
güç, kuvvet; Allah’ın kudreti.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
lem’a:
parıltı.
lisan:
dil.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik, ihsan.
mahsus:
bir şeye veya kişiye has
olan.
ma’kes:
yansıma yeri; ayna.
Malik:
her şeyin gerçek ve mut-
lak sahibi olan Allah.
mastar:
kaynak, bir şeyin çıktığı
yer.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medeniyet-i sefihe:
sefih mede-
niyet, zevk ve eğlenceye sevk
eden medeniyet.
menba:
kaynak.
menfez:
delik, aralık.
Mucid:
yaratan, yoktan var eden.
muhalât:
muhaller, olması müm-
kün olmayanlar.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
h
aBBe
| 198 | Mesnevî-i nuriye
muntazam:
nizamlı, intizamlı,
düzenli ve düzgün biçimde.
mutlak:
herhangi bir kayda
bağlı olmayan, kayıtsız, şart-
sız.
muttasıf:
vasıflandırılan, sıfat-
lanan.
mürekkebat:
mürekkep şey-
ler, bileşikler, karışımlar.
müstenit:
istinat eden, daya-
nan.
müyesser:
kolaylaştırılmış;
nasip olan.
nakış:
işleme, süsleme.
nazır:
nazar eden, bakan.
rab:
besleyen, yetiştiren, ver-
diği nimetlerle mahlûkatı ıslah
ve terbiye eden Allah.
ruh:
hayat ve canlılık veren
şey.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şahadet:
şahit olma, şahitlik,
tanıklık.
şems:
güneş.
Şems-i ezelî:
ezelî güneş; var-
lığının başlangıcı olmayan ve
her şeyi nurlandıran Cenab-ı
Hak.
şerayin:
atar damarlar.
şuur:
bilinç.
tadil:
doğrultma, düzeltme.
tahammül:
yüklenme, yüke
katlanma.
tecelli:
belirme, görünme.
tecelliyat:
görüntüler.
terennüm:
yavaş ve güzel bir
şekilde söyleme.
timsal:
örnek, numune.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allah’ın hâki-
miyeti ile kâinattaki her şeyi
kendisine ibadet ve itaat ettir-
mesi.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
1...,188,189,190,191,192,193,194,195,196,197 199,200,201,202,203,204,205,206,207,208,...528
Powered by FlippingBook