12.
kur’ân, kalblere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifadır.
gıdanın tekrarı kuvveti arttırır. tekrar etmekle daha
me’lûf ve me’nus olduğundan, lezzeti artar.
13.
İnsan maddî hayatında, her anda havaya, her va-
kit suya, her zaman ve her gün gıdaya, her hafta ziyaya
muhtaçtır. Bunların tekerrürü, haddizatında tekerrür ol-
mayıp, ihtiyaçların tekerrürü içindir. kezalik, insan, ha-
yat-ı ruhiyesi cihetiyle kur’ân’da zikredilen bütün nevile-
re muhtaçtır. Bazı nevilere her anda muhtaçtır:
(1)
*G n
ƒo
g
gibi. Çünkü, ruh bununla nefes alıyor. Bazı nevilere her
vakit, bazılarına her zaman muhtaçtır. İşte hayat-ı kalbi-
yenin ihtiyaçlarına binaen, kur’ân, tekrarlar yapıyor.
Meselâ,
(2)
$G p
º°r
ùp
H
hava-i nesimî gibi kalbi ve ruhu tatmin
ettiğinden, kesret-i ihtiyaca binaen, kur’ân’da çok tekrar
edilmiştir.
14.
kıssa-i Mûsa gibi bazı hâdisat-ı cüz’iyenin tekrarı,
o hâdisenin büyük bir düsturu tazammun ettiğine işaret-
tir.
Hülâsa, kur’ân hem zikirdir, hem fikirdir, hem hik-
mettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem
sadırlara şifa, mü’minlere hüda ve rahmettir.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Fıtrat-ı insaniyenin garip bir hâli, gaflet zamanında le-
taif ile havassın hükümlerini iltibas ile birbirine benzetir,
Mesnevî-i nuriye | 205 |
h
aBBe
kardeşim, bil ki!.
ilim:
bilgi, marifet.
iltibas:
birbirine benzeyen şeyleri
şaşırıp karıştırma.
kesret-i ihtiyaç:
ihtiyacın çoklu-
ğu.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
kıssa-i Mûsa:
Hz. Mûsa’nın kıssa-
sı, Hz. Mûsa’nın başından geçen
mühim hâdiselerin anlatıldığı kıs-
sa.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
letaif:
manevî duygular.
maddî:
madde ile alâkalı, cismanî.
me’lûf:
alışılmış, ülfet edilmiş.
me’nus:
alışılmış, alışık, ünsiyet
edilmiş.
meselâ:
örneğin.
mü’min:
iman eden, inanan.
nevi:
çeşit, tür.
rahmet:
bağış, bağışlanma, affo-
luş, merhamet.
ruh:
hayat ve canlılık veren şey.
sadır:
yürek, kalp.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümlerin
hepsi.
şifa:
bedenî ve ruhî bir hastalığın
son bulması, sağlığına kavuşma.
tatmin:
doyurma, ihtiyacını karşı-
lama.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tekerrür:
tekrarlanma.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cihet:
yön.
düstur:
kaide, esas, prensip.
fıtrat-ı insaniye:
insanın fıtra-
tı, insanın tabiatı, huyu, yara-
tılışı.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesiz-
lik, Allah’tan uzaklaşıp nefsin
arzularına dalmak.
garip:
tuhaf, şaşılacak.
haddizatında:
esasen, aslında.
hâdisat-ı cüz’iye:
küçük ve
basit hâdiseler, olaylar.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, doğru.
hava-i nesimî:
temiz hava, sa-
bahki hava.
havas:
hasseler, duyular.
hayat-ı kalbiye:
inancın yaşa-
ması, ayakta kalabilmesi; kal-
bi ilgilendiren hususların varlı-
ğını devam ettirebilmesi.
hayat-ı ruhiye:
ruha ait olan
hayat, ruhî hayat.
hikmet:
.
hüda :
doğruluk, hidayet, doğ-
ru yol.
hüküm:
karar, emir, hâkimi-
yet.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
1.
O Allah’tır.
2.
Allah’ın adıyla.