adem-i mutlak yoktur; ancak terekküp ve inhilâl vardır”
diye ifrat ve hata etmiştir. Çünkü, âlemde Cenab-ı Hak-
kın sun’uyla terkip vardır, Allah’ın izniyle tahlil vardır,
Allah’ın emriyle icat ve idam vardır.
(2)
o
ój/
ôo
j Én
e o
ºo
µ
r
ën
jn
h
(1)
@ o
ABɰn
ûn
j Én
e *G o
?n
©r
Øn
j
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
kabir, âlem-i ahirete açılmış bir kapıdır; arka ciheti
rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer,
o kapının arka cihetinde duruyorlar. senin de onlara il-
tihak zamanın gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziya-
ret etmeye iştiyakın yok mudur? evet, vakit yaklaştı.
dünya kazuratından temizlenmek üzere bir gusül lâzım-
dır. Yoksa, onlar istikzar ile ikrah edeceklerdir.
eğer İmam-ı rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindis-
tan’da hayattadır diye ziyaretine bir davet vuku bulsa,
bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak, ziyaretine gi-
deceğim. Binaenaleyh, İncil’de “Ahmed,” tevrat’ta
“Ahyed,” kur’ân’da “Muhammed” ismiyle müsemma İki
Cihanın güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Faru-
kî Ahmedler, ile muhat olarak sakindir. onların ziyaret-
lerine gitmek için niye acele etmiyoruz? geri kalmak ha-
tadır.
Şu esasata dikkat lâzımdır:
1.
Allah’a abd olana her şey musahhardır, olmayana
her şey düşmandır.
Mesnevî-i nuriye | 207 |
h
aBBe
görme.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla ar-
zu etme.
kazurat:
pislikler, murdarlıklar.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
muhat:
bir şeyin içinde bulunan.
musahhar:
boyun eğen, emir al-
tına giren.
müsemma:
isimlendirilmiş, ad ve-
rilmiş.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
sakin:
bir yerde oturan.
sun':
sanatlı yapış, yapma.
tahlil:
çeşitli yönlerden ve mad-
delerden oluşan bir şeyi çözümle-
me.
terekküp:
karışıp birleşme, birden
fazla şeyin birleşmesinden oluş-
ma.
terkip:
bir kaç şeyi birleştirerek
yeni bir şey meydana getirme.
Tevrat:
Hz. Mûsa’ya (as) indirilmiş
olan İlâhî kitap.
vuku:
olma, meydana gelme.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
abd:
kul.
adem-i mutlak:
mutlak yok-
luk, tam yokluk.
Ahyed:
Hz. Peygamberin
(asm) Tevrat’taki ismi.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
azap:
günahlara karşı çekile-
cek ceza, eziyet, işkence.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cihet:
yön.
esasat:
esaslar, kökler, temel-
ler.
gusül:
boy abdesti, dinin ge-
rekli gördüğü hâllerde maddî,
manevî temizlik için şartları
dâhilinde yıkanmak.
icat:
vücuda getirilme, yoktan
var edilme.
idam:
yok etme.
ifrat:
aşırılık, pek ileri gitme,
haddini aşma.
ikrah:
iğrenme, tiksinme, nef-
ret.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!.
iltihak:
karışma, katılma.
incil:
Hz. İsa’ya (as) gönderil-
miş olan İlâhî kitap.
inhilâl:
dağılma, çözülme, par-
çalanma, bozulma.
istikzar:
çirkin, pis ve kötü
1.
Allah dilediğini yapar. (İbrahim Suresi: 27.)
2.
Allah dilediği gibi hükmeder. (Mâide Suresi: 1.)