Mesnevi-i Nuriye - page 210

Allah, melce ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya
ziynetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce
ve mence Odur.
Allah Bâkî’dir; âlemin bekası ancak Onun bekasıyla-
dır.
Allah, Malik’tir; sendeki mülkünü senin için saklamak
üzere alıyor.
Allah, Ganî-i Muğnî’dir; her şeyin anahtarı Ondadır.
Bir insan Allah’a halis bir abd olursa, Allah’ın mülkü
olan kâinat onun mülkü gibi olur.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazan-
dığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz.
Zira, dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor.
Sen de yolcusun.
Bak, ihtiyarlık şafağı kulaklarının üstünde tulû etmiştir.
Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücu-
dunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün
keşif kollarıdır.
Maahaza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-i bâkîde
göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fânî ömürde sa’y ve
çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-i bâkîden hiç habe-
rin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel, uyan!
abd:
kul.
âlem:
dünya, cihan; bütün yaratıl-
mışlar.
Bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve kalı-
cı olan.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonsuzluk.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
evvel:
önce.
fânî:
ölümlü, geçici.
Ganî-i Muğnî:
yarattıklarının eline
emaneten verdiklerini kendilerine
namına muhafaza için onlardan
vazgeçmelerini isteyen Muğnî ve
h
aBBe
| 210 | Mesnevî-i nuriye
hiç kimse ya da hiçbir şeye
muhtaç olmayacak derecede
her şeyin sahibi olan Allah.
halis:
samimî, her amelini yal-
nız Allah rızası için işleyen.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kefen:
gömülmeden önce
ölünün sarıldığı beyaz bez, ke-
fen.
keşif:
bir şeyin olacağını önce-
den anlama, sezme, tahmin.
maahaza:
bununla birlikte,
böyle olmakla beraber.
mahzun:
hüzünlü, kederli,
kaygılı, dertli, üzüntülü.
Malik:
her şeyin asıl ve gerçek
sahibi olan Allah.
melce:
sığınılacak yer, iltica
edilecek yer, barınak.
mence:
kurtulacak yer, kur-
tulma yeri.
mesrur:
sevinçli, memnun,
şen, sürurlu.
ömr-i bâkî:
daimî, kalıcı ha-
yat.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
sekerat:
ölmek üzere olan bir
canlının kendinden geçmesi.
şafak:
güneş doğmadan az
önce beliren aydınlık.
tavattun:
yerleşme, vatan
tutma, yurt edinme.
tulû:
doğma, doğuş.
umur:
işler.
ünvan:
ad, isim, nam.
vücut:
beden, varlık.
ziynet:
süs.
1...,200,201,202,203,204,205,206,207,208,209 211,212,213,214,215,216,217,218,219,220,...528
Powered by FlippingBook