İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Vücut nev’inde tezahum yoktur. Yani pek çok âlem-
ler, hâller, vücut sahnesinde içtima eder, birleşirler.
Meselâ
: gece zamanı, duvarları camdan olan ve elek-
trik yanan bir odaya girdiğin vakit, âlem-i misale bir pen-
cere hükmünde olan camlarda pek çok menzilleri, oda-
ları göreceksin.
Saniyen
: odada otururken, kemal-i sühuletle o misalî
odalarda her çeşit tebdil, tağyir, tasarruf edebilirsin.
Salisen
: odadaki elektrik, elektrik misallerinin en uza-
ğına, en yakındır; çünkü, o misalî misallerin kayyumu
odur.
Rabian
: Bu maddî vücudun bir habbesi, bir parçası, o
misalî vücudun bir âlemini içine alabilir.
Bu dört hüküm,
Vacib
ile âlem-i mümkinat arasında
da caridir. Çünkü mümkinatın vücudu,
Vacib
’in nurun-
dan bir gölge olduğu cihetle, vehmî bir mertebededir;
Vacib
’in emriyle vücud-i hariciyeye girer, sabit ve müsta-
kar kalır.
demek,
mümkinatın vücudu, bizzat hakikî bir vücud-i
haricî olmadığı gibi, vehmî veya zail bir zıll de değildir,
ancak Vacibü’l-Vücud’un icadıyla bir vücuttur.
âlem-i misal:
görüntüler âlemi,
dünyadaki işlerin görüntülendiği
ve gözlendiği, ruhların bulunduğu
âlem.
âlem-i mümkinat:
varlıklar, yara-
tıklar dünyası.
bizzat:
kendisi, şahsen.
cari:
cereyan eden, akan, işleyen.
cihet:
yön.
habbe:
tane.
hakikî:
gerçek.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
hüküm:
emir, bir konu hakkında
verilen karar.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
içtima:
toplanma.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki!.
Kayyum:
her şeyin varlığı onunla
ayakta duran ve devam eden.
kemal-i sühulet:
kolaylığın son
derecesi, tam bir kolaylık.
h
aBBe
| 220 | Mesnevî-i nuriye
maddî:
madde ile alâkalı, cis-
manî.
menzil:
ev, oda, yer.
mertebe:
derece, basamak.
meselâ:
örneğin.
misal:
görüntü, yansıma.
misalî:
görüntü, görünüş ile il-
gili.
mümkinat:
yaratılanlar,
mümkün olanlar, imkân dâhi-
lindekiler, olabilir şeyler.
müstakar:
istikrarlı.
nevi:
çeşit, tür.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
rabian:
dördüncü olarak.
sabit:
durağan, değişmeyen.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
tağyir:
başkalaştırma, değiş-
tirme.
tasarruf:
idare etme, kullan-
ma.
tebdil:
değiştirme, dönüştür-
me.
tezahum:
birbirine sıkıntı ver-
me, birbirine zahmet verme.
vacib:
varlığı zorunlu olan ve
başkasının varlığına bağlı ol-
mayan.
vacibü’l-vücud:
varlığı zarurî
ve zatî olan; varlığı başkasının
varlığına bağlı değil, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vehmî:
vehimle ilgili, aslında
var olmadığı hâlde varmış gi-
bi görülen her hangi bir şeye
ait.
vücud-i haricî:
haricî vücut,
varlığı ortaya çıkan, dışarıda
varlığı bilinen, nesnel.
vücut:
beden, varlık.
vücut:
var olma, varlık.
zail:
sone eren, yok olan.
zıll:
gölge.