Mesnevi-i Nuriye - page 209

nimette ve mün’imi in’amda görmekle, idame-i nimet ve
tezyid-i lezzet talebinde bulunarak,
(1)
! o
ór
ªn
ër
dn
G
cümlesiy-
le nimetler definesini bulan adam gibi nefes alıyor.
3.
Aynı o insan, mahlûkat-ı acibe ve harekât-ı garibe-
den aklının tartamadığı ve zihninin içine alamadığı şey-
leri gördüğü zaman,
(2)
o
ô n
Ñ` r
c
n
G *n
G
demekle rahat bulur.
Yani, Hâlık’ı daha azîm ve daha büyüktür; onların halk
ve tedbirleri kendisine ağır değildir.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
İnsan, seyyiatıyla Allah’a zarar vermiş olmuyor, ancak
nefsine zarar eder.
Meselâ, hariçte vakide ve hakikatte
Allah’ın şeriki yoktur ki, onun hizbine girmekle, Cenab-ı
Hakkın mülküne ve âsârına müdahale edebilsin. Ancak,
şeriki zihninde düşünür, boş kafasında yerleştirir. Çünkü,
hariçte şerikin yeri yoktur. o hâlde, o kafasız, kendi eliy-
le kendi evini yıkıyor.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Allah’a tevekkül edene Allah kâfidir.
Allah, kâmil-i mutlak olduğundan, lizatihî mahbuptur.
Allah, mucit, vacibü’l-vücut olduğundan, kurbiyetinde
vücut nurları, bu’diyetinde adem zulmetleri vardır.
Mesnevî-i nuriye | 209 |
h
aBBe
rülmemiş mahlûklar, yaratılmışlar.
meselâ:
örneğin.
mucit:
yaratan, yoktan var eden.
müdahale:
karışma.
mün’im:
nimet veren, ikram
eden, Allah.
nefis:
kişinin kendisi, şahsı.
nimet:
Allah’ın bağışladığı maddî
ve manevî lütuf ve ikramlar.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
şerik:
ortak.
talep:
istek, dilek.
tedbir:
idare etme, çekip çevirme.
tevekkül:
bir işi gerçekleşmesi
için gereken çalışmayı ve çabayı
gösterip sebeplere başvurduktan
sonra işi Allah’a bırakma.
tezyid-i lezzet:
lezzeti artırma,
çoğaltma.
vacibü’l-vücud:
varlığı zarurî ve
zatî olan; varlığı başkasının varlığı-
na bağlı değil, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah.
vaki:
vuku bulan, olan, meydana
gelen.
vücut:
var olma, varlık.
zulmet:
karanlık.
adem:
yokluk.
âsâr:
eserler.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
bu’diyet:
uzaklık.
define:
kıymet ve değeri yük-
sek olan şey, hazine.
hakikat:
gerçek, esas.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden.
halk:
yaratma, yoktan var et-
me.
harekât-ı garibe:
kâinatta in-
sanı hayrete düşüren hareket-
ler.
hariç:
dışarı.
hizip:
bir yere bağlı olan top-
luluk.
idame-i nimet:
nimeti devam
ettirme, sürdürme.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!.
in’am:
nimet verme, nimet-
lendirme, ihsan etme.
kâfi:
yeter, el verir.
kâmil-i mutlak:
tam, noksan-
sız, eksiksiz, tam mükemmel.
kurbiyet:
yakınlık, yakın ol-
ma, yakınlık kazanma.
lizatihî:
kendiliğinden.
mahbup:
sevgili, sevilen, mu-
habbet edilen.
mahlûkat-ı acibe:
şaşılan,
hayret uyandıran, benzeri gö-
1.
Ezelden ebede her türlü hamd ve şükür Allah’a mahsustur.
2.
Allah en büyüktür, en yücedir.
1...,199,200,201,202,203,204,205,206,207,208 210,211,212,213,214,215,216,217,218,219,...528
Powered by FlippingBook