2.
Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine razı
ol ki, rahat edesin.
3.
Mülk Allah’ındır, sende emaneten duruyor. O ema-
neti ibka edip, senin için muhafaza edecek; sende kalır-
sa, meccanen zail olur, gider.
4.
Devam olmayan bir şeyde lezzet yoktur. Sen zail-
sin, dünya da zaildir, halkın dünyası da zaildir, kâina-
tın şu şekl-i hâzırı da zaildir. Bunlar saniye ve dakika ve
saat ve gün gibi birbirini takiben zevale gidiyorlar.
5.
Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdir-
de, fânî dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
(3)
o
ôn
Ñ`r
c
n
G *n
G
(2)
@ ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(1)
@ $G n
¿
Én
ër
Ño
°S
Bu üç mukaddes cümlenin faydalarını ve mahall-i isti-
mallerini dinle:
1.
kalbinde hayat bulunan bir insan, kâinata, âleme
bakarken, idrakinden âciz bilhassa şu boşlukta yapılan
İlâhî manevraları görmekle, hayretler içinde kalır. İşte bu
gibi hayret ve dehşetengiz vaziyetleri, ancak
$G n
¿
Én
ër
Ño
°S
cümlesinden nebean eden mâ-i zülâli içmekle o hayret
ateşi söner.
2.
Aynı o insan, gördüğü leziz nimetlerden duyduğu
zevkleri izhar etmekle, hamd ünvanı altında in’amı
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
âlem:
dünya, cihan.
bilhassa:
özellikle.
dehşetengiz:
çok dehşet verici,
ürkütücü, korkunç.
emaneten:
emanet yoluyla, ema-
net olarak.
fânî:
ölümlü, geçici.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek bildir-
me.
ibka:
devamlı kılma, sürekli kılma.
idrak:
akıl erdirme, anlama, kav-
rama kabiliyeti.
ilâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı Hakka
dair.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki!.
in’am:
nimet verme, nimetlendir-
me, ihsan etme.
izhar:
ortaya koyma, açığa çıkar-
ma, gösterme.
kader:
Cenab-ı Hakkın takdir ve
tayin etmesi.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kısmet:
pay, hisse.
kıymet:
değer.
leziz:
lezzetli, tatlı.
mahall-i istimal:
kullanım yeri.
mâ-i zülâl:
hafif, soğuk ve tatlı
su.
manevra:
tatbikat, hareket
kabiliyeti.
meccanen:
bedava şekilde,
parasız, ücretsiz olarak.
muhafaza:
koruma.
mukaddes:
takdis edilmiş,
kutsal, aziz, temiz.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarruf hakkı bulunan her
şey.
nebean:
yerden çıkma, kay-
nama, fışkırma.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
razı:
rıza gösteren, hoşnut
olan.
şekl-i hâzır:
şimdiki, şu anki
yapı, biçim.
takdir:
Allah’ın takdiri, Allah’ın
ilmiyle belli bir düzen verme-
si.
takiben:
takip ederek, takip
suretiyle.
ünvan:
sıfat, nitelik.
vaziyet:
durum.
zail:
sone eren, yok olan.
zeval:
sona erme, yok olma,
ölme.
1.
Allah her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
2.
Ezelden ebede her türlü hamd ve şükür Allah’a mahsustur.
3.
Allah en büyüktür, en yücedir.
h
aBBe
| 208 | Mesnevî-i nuriye