Mesnevi-i Nuriye - page 166

İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Âlemde, her şeyin yüzünde hikmet eserleri göründü-
ğü gibi, en uzak, en geniş, en ince kesretin tabakaları üs-
tünde de hikmet, ihtimam eserleri görülmektedir. evet,
kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın
sahife-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerin-
de kalem-i kader ile pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, ni-
şanlar yazılmıştır. Malûmdur ki, insanın şu sahifelerinde
yazılan o kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, ruh-i in-
sanîde bulunan manalara, maneviyatlara delâlet ettikleri
gibi, fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara da
işaretleri vardır.
Arkadaş! İnsanın geçen sahifelerine kaderin yazdığı
haşiye, tesadüf ve ittifakın duhulüne bir menfez bırakma-
mıştır.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Şu dünya hayatına muhabbetle müptelâ olan bazı in-
sanlar, o hayatın vücuda gelmesinden maksat ve gaye,
yalnız o hayata hizmet ve o hayatın bekası olup, başka
bir faydası olmadığını, yani Fâtır-ı Hakîm’in zevi’l-hayat-
ta ve cevher-i insaniyette vedia olarak koyduğu bütün ci-
hazat-ı acibe ve teçhizat-ı harikanın seriü’z-zeval olan şu
hayatın hıfzı ile bekası için verildiğini zannediyorlar. Hâl-
buki, kaziye öyle olduğu takdirde, kâinattaki gayr-i mü-
tenahi nizamların şahadetleriyle, sath-ı âlemde görünen
hikmet, inayet, intizam, adem-i abesiyete olan delil ve
adem-i abesiyet:
abes olmayış,
lüzumsuz olmayış.
âlem:
dünya, cihan; bütün yaratıl-
mışlar.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonsuzluk.
cephe:
karşıdan görünüş.
cevher-i insaniyet:
insanlık cev-
heri, insanlık hasletleri, özellikleri.
cihazat-ı acibe:
şaşırtıcı cihazlar,
organlar, şaşılacak aletler, cihazlar.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
duhul:
içeri girme, dâhil oluş.
Fâtır-ı Hakîm:
her şeyi bir maksa-
da uygun ve hikmetle benzersiz
bir şekilde yaratan Allah (c.c.).
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç, huy.
gaye:
maksat, hedef.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, sonu ol-
mayan, nihayetsiz.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep,
fayda.
ihtimam:
dikkat ve özen göster-
me.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki!.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
ittifak:
rast geliş.
kader:
Cenab-ı Hakkın ezelî ilmi
ile, kâinatta olmuş ve olacak bü-
tün şeylerin varlık ve yokluğunu,
geçmiş ve geleceğini bilmesi.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kalem-i kader:
kader kalemi, Al-
lah’ın olacak hâdiseleri olmadan
h
uBaB
| 166 | Mesnevî-i nuriye
önce bilip yazması, takdir et-
mesi.
kaziye:
iddiayı ispat etmek
maksadıyla ileri sürülen me-
sele.
kesret:
çokluk.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
maneviyat:
mana âlemine ait
olanlar, hisse ve inanca ait
şeyler.
menfez:
delik, aralık.
muhabbet:
sevgi, sevme.
münteha:
bir şeyin ulaşabildi-
ği son yer, nihayet.
müptelâ:
tutkun, bir şeye
düşkün ve tutulmuş olan.
nakış:
işleme, süsleme.
nişan:
iz, belirti, alâmet.
nizam:
düzen, tertip; düzgün-
lük.
ruh-i insanî:
insanın ruhu, in-
sanın bizatihi kendisi, benliği,
ruhu.
sahife-i vecih:
. insan yüzü-
nün, simasının sayfası.
sath-ı âlem:
yeryüzü, dünya
yüzü; kâinatın her tarafı.
seri’ü’z-zeval:
çabuk ölen, ça-
buk yok olan.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alâmet, işaret.
tabaka:
derece, kat.
teçhizat-ı harika:
olağanüstü
donatmalar.
tekessür:
çoğalma, kesretli ol-
ma.
tesadüf:
rastlantı, bir şeyin
kendiliğinden meydana gel-
mesi.
vedia:
emanet, saklanılmak
ve korunmak üzere bırakılan
şey.
zevi’l-hayat:
hayat sahipleri,
canlılar.
1...,156,157,158,159,160,161,162,163,164,165 167,168,169,170,171,172,173,174,175,176,...528
Powered by FlippingBook