hilâfetinin tehirini, hem hilâfet ne için Al-i Beyt-i ne-
bevîde takarrür etmediğini, hem Asr-ı saadetin ba-
şına gelen o dehşetli fitnenin hikmetini, hem ehl-i
İslam umum devletlere galebe çalacaklarını, hem
Hazret-i ebu Bekir (
rA
) ve Hazret-i ömer’in (
rA
)
mahiyet-i hilâfetlerini, hem müşrik kureyş reislerinin
nerede katlolunacaklarını, hem bir ay uzun mesafede
Mute Harbinden aynen haber verdiğini, hem Haz-
ret-i Hasan’ın (
rA
) hilâfetini, hem Hazret-i osman’ın
(
rA
) kur’ân okurken şehit olacağını, hem devlet-i
Abbasiyeyi, hem Cengiz ve Hülâgû’yu, hem İran’ın
fethini, hem Habeş Melikinin cenaze namazını
vefatından haberi olmadan aynı vakitte kıldığını
bildirir; hem Hazret-i Fatıma’nın (
rA
) vefatını, hem
ebu zer’in (
r A
) yalnız bir dağda vefat edeceğini,
hem ümm-i Haram’ın kıbrıs’ta vefat edeceğini,
hem yüz bin adamı öldüren Haccac-ı zalimi, hem
İstanbul’un fethini, hem İmam-ı ebu Hanife’yi (
rA
),
hem İmam-ı Şafiî’yi (
rA
), hem ümmetinin yetmiş üç
fırka olacağını, hem kaderiye taifesini, hem
rafızîleri, hem Hazret-i Ali’nin (
rA
) yüzünden
insanlar iki kısım olacaklarını, hem Fars ve rum
kızlarını; hem Hayber kal’asının fethini; hem Haz-
ret-i Ali (
rA
) ile Muaviye’nin harbini, hem Hazret-i
ömer (
rA
) sağ kaldıkça fitnelerin zuhur etmeyece-
ğini, hem sehl ibni ömer’in (
rA
) mühim bir vazifesi-
ni, hem kisranın oğlu babasını öldürdüğünü aynı
dakikada haber verdiğini, hem Hatıb’ın kureyşe
verilmiş isim.
kureyş:
kökü Hz. İbrahim’e daya-
nan Peygamberimiz Hz. Muham-
med’in de bağlı olduğu meşhur
Arap kabilesi.
mahiyet-i hilâfet:
hilâfetin iç yü-
zü, neticesi.
mesafe:
uzaklık, uzunluk.
Mute Harbi:
mute savaşı.
mühim:
önemli.
müşrik:
Allah’a şirk koşan, ortak
tutan.
Rafızî:
Rafıza fırkasından olan,
Rafızaya ait.
reis:
başkan.
rum:
Romalı.
şehit:
Allah’ın ve yüce dininin
adını yüceltme uğrunda canını fe-
da ederek savaşta vurulup ölen
Müslüman.
takarrür:
karar kılma, yerleşme.
tehir:
erteleme.
umum:
bütün.
ümmet:
hak dine davet etmek
için Allah tarafından kendilerine
peygamber gönderilen ve bu
peygambere inanıp bağlanan ce-
maat, topluluk.
vazife:
görev.
vefat:
ölüm, ölme.
zuhur:
meydana çıkma.
Âl-i beyt-i Nebevî:
Peygam-
berimizin ailesi ve soyundan
gelenler.
asr-ı saadet:
mutluluk asrı;
Peygamberimiz ve dört hali-
fenin yaşadığı devire verilen
ad.
Devlet-i abbasiye:
Abbasî
devleti, Emevîlerden sonra
kurulan devlet.(750-1258).
ehl-i İslâm:
İslâm topluluğu,
Müslümanlar.
Fars:
İran.
fetih:
zaptetme, bir ülke veya
yeri ele geçirme.
fitne:
fesat, karıştırıcı.
fırka:
insan topluluğu, grubu.
galebe:
üstünlük.
Haccac-ı Zalim:
vaktiyle ırak’-
ta valilik yapan, ancak Pey-
gamberimizin soyundan ge-
lenlere karşı düşmanlık bes-
leyen ve seyyidler soyundan
gelen pek çok kişinin kanını
döken zalim bir Emevî hü-
kümdarıdır. Bkz. Şahıs Bilgile-
ri.
harp:
savaş, cenk.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, yaratılıştaki
İlâhî gaye.
hilâfet:
halifelik, vekillik.
Hülâgû:
Moğol devletinin hü-
kümdarlığını yapmış, birçok
İslâm devlet ve medeniyetini
tahrip etmiş zalim bir şahıs.
Bkz. Şahıs Bilgileri.
kaderiye taifesi:
insan yap-
tıklarının yaratıcısıdır ; inan-
cında bulunan, kaderin insan
tarafından meydana getirildi-
ğini kabul eden Mutezile
mezhebinin görüşüdür.
katl:
öldürme, katletme.
kisra:
eski İran padişahlarına
Mektubat | 835 |
f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT