f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
| 840 | Mektubat
(1)
Gk
Qƒo
Øn
Z n
Ú/
HGs
hn
Ór
``p
d
ayeti beş ayrı ayrı surette ihtiyar
valideyne şefkati celp ettiğinin sırrını gösteriyor.
Hanesinde ihtiyar valideyni veya akrabası veya
Müslüman kardeşleri bulunan zatlar, bu Mektubu
okumaya pek çok muhtaçtırlar.
Yirmi İkinci Mektup
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
442-467
İki Mebhastır.
Birinci Mebhas
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
442
»/
às
dÉp
H r
™n
ar
Op
G
(2)
@ r
ºo
µ`r
jn
ƒn
Nn
G n
ør
«n
H Gƒo
ëp
?°r
Un
Én
a l
In
ƒr
Np
G n
¿ƒo
æp
er
D
ƒo
Ÿr
G n
És
‰p
G
(3)
@
l
º«/
ªn
M w
»p
dn
h o
¬s
fn
Én
c l
In
hGn
ón
Y o
¬n
ær
«n
Hn
h n
?n
æ`r
«n
H …/
òs
dG Gn
Pp
Én
a o
øn
°ùr
Mn
G n
?p
g
(4)
n
Ú
/
æ°p
ùr
ëo
Ÿr
G t
Öp
ëoj
*Gn
h ¢p
SÉs
ædG p
øn
Y n
Ú/
aÉn
©r
dGn
h n
ßr
«n
¨r
dG n
Ú/
ªp
XÉn
µ` r
dGn
h
ayetlerinin sırrıyla, ehl-i imanı uhuvvet ve muhabbe-
te davet ediyor. nifak, şikak, kin ve adavetten me-
nedecek mühim esbabı gösteriyor. kin ve adavet
ehl-i iman ortasında hem hakikatçe, hem hikmetçe,
hem insaniyetçe, hem İslâmiyetçe, hem hayat-ı
şahsiyece, hem hayat-ı içtimaiyece, hem hayat-ı
maneviyece gayet çirkin ve merdut ve zulüm oldu-
ğunu gayet kat’î bir surette ispat edip, mezkûr ayet-
lerin mühim bir sırrını tefsir eder.
İkinci Mebhas
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
457
m
á s
`HB G n
O r
øp
e r
øu
`jn
Écn
h
(5)
@ o
Ú/
àn
Ÿr
G p
Is
ƒo
?r
dGho
P o
¥Gs
Rs
ôdG n
ƒo
g*G s
¿p
G
(6)
o
º«/
?n
©r
dG o
™«/
ª°s
ùdG n
ƒo
gn
h r
ºo
cÉs
jp
Gn
h Én
¡o
bo
Rr
ôn
j *G Én
¡n
`br
Rp
Q o
?p
ªr
ën
J n
’
adavet:
düşmanlık.
akraba:
yakınlar.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
celp:
çekmek.
davet:
çağırma, çağrı.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
esbap:
nedenler, sebepler.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı
esası.
hane:
ev.
hayat-ı içtimaiye:
cemiyet haya-
tı, toplum hayatı.
hayat-ı maneviye:
manevî ha-
yat.
hayat-ı şahsiye:
kişisel hayat.
hikmet:
herkesin bilmediği gizli
sebep; gizli, bilinmeyen nokta,
İlâhî gaye.
ihtiyar:
yaşlı.
insaniyet:
insanlık, bütün insan-
lar.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
kat’î:
kesin, kesinlikle.
kin:
gizli düşmanlık.
kusur:
eksiklik, noksan.
mebhas:
bahis, kısım, bölüm.
men:
yasak etme.
merdut:
reddedilmiş.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak.
mezkûr:
adı geçen, anılan.
muhabbet:
sevgi, sevme, dost-
luk.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
mühim:
önemli.
mü’min:
iman eden, inanan.
nifak:
iki yüzlülük, ara bozuklu-
ğu.
Rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
koruma, bağışlama, şefkat gös-
terme.
suret:
biçim, şekil.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
sevme.
şikak:
parçalanma, kırılma.
takva:
Allah’tan korkma, Allah’ın
emir ve yasaklarına titizlikle uy-
ma.
tefsir:
açıklama.
tevazu:
alçak gönüllülük.
uhuvvet:
kardeşlik.
valide:
ana, anne.
zat:
kişi.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
1.
Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara
sakın “Öf” bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle. • Onlara merhamet ve teva-
zu kanadını ger ve de ki: “Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen
de onlara öylece merhamet buyur.” (İsra Suresi: 23-24.)
2.
Ancak mü’minler kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki
rahmete erişesiniz (Hucurat Suresi: 10.)
3.
Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver, bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kim-
se candan bir dost oluvermiştir. (Fussılet Suresi: 34.)
4.
O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların
kusurlarını affedenlerdir. Allah da iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi: 134.)
5.
Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır. (Zariyat Suresi: 58.)
6.
Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah
verir. O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir. (Ankebut Suresi: 60.)