On Beşinci Mektup
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
84-100
Altı mühim suale, altı ehemmiyetli cevaptır.
Birinci Sual:
“sahabeler, velîlerden büyük ol-
dukları hâlde, sahabenin içindeki fitneyi çeviren
müfsitleri neden nazar-ı velâyetle keşfedemediler;
tâ, dört Hulefa-i raşidînden üçünün şehadetleriyle
neticelendirdi?” İki mühim makamla cevap verili-
yor.
İkinci Sual:
“Hazret-i Ali’nin (
rA
) zamanında-
ki muhaberelerin mahiyeti nedir? o harpte ölen ve
öldürenlere ne nam verilir?” gayet mühim ve me-
rakaver bir cevap verilmiş.
Üçüncü Sual:
“Al-i Beytin başına gelen feci
ve gaddarâne muamelenin hikmeti nedir?” gayet
mühim bir cevap veriliyor.
Dördüncü Sual:
“Ahir zamanda Hazret-i
İsa’nın (
As
) nüzulü ve deccali öldürmesi ve insanlar
umumiyetle din-i Hakkı kabul etmesi ve kıyamet
vaktinde Allah Allah diyenler bulunmaması rivayet
ediliyor. Böyle umumiyetle imana geldikten sonra
nasıl küfre gidilir?” suallerine karşı, merakaver ve
hakikî bir mühim cevap veriliyor.
Beşinci Sual:
“kıyametin hâdisatından er-
vah-ı bâkiye müteessir olacaklar mı?” cevabında
mühim bir hakikat beyan ediliyor.
müfsit:
bozucu, bozan.
mühim:
önemli.
müteessir:
etkilenmiş, üzülmüş.
nam:
ad, isim.
nazar-ı velâyet:
velâyet nazarı,
velîlik bakışı.
netice:
sonuç.
nüzul:
inme, iniş.
rivayet:
bir haber, hadis, söz ve-
ya olayı nakletme.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle şereflenen ve onun
sohbetlerine katılan mü’min kim-
se.
sual:
soru.
şehadet:
şehit olma.
umumiyet:
bütünlük, genellik.
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesi-
ne kavuşmuş, ermiş kimseler, Al-
lah dostu, evliya.
ahirzaman:
dünyanın son za-
manı ve son devresi, kıyame-
te yakın son devresi.
Âl-i beyt:
Hz. Muhammed’in
ailesinden olan.
beyan:
açıklama, izah.
deccal:
kıyamet zamanına
yakın meydana çıkarak fitne
ve fesada sebep olacağı, İslâ-
mî şeairi tahrip edeceği, tarih-
te görülmemiş zulümleri ni-
fakla aldatarak yapacağı ha-
dis-i şeriflerde belirtilmiş ya-
lancı ve zararlı şahıs.
Din-i Hak:
hak din, İslâmiyet.
ehemmiyet:
önemli olma.
ervah-ı bâkiye:
ebedî ruhlar.
feci:
acıklı.
fitne:
fesat, karıştırıcı.
gaddarâne:
merhametsizce,
zalimce.
gayet:
son derece.
hadisat:
hâdiseler, olaylar.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
harp:
savaş, cenk.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, bilinmeyen
nokta, İlâhî gaye.
Hulefa-i Raşidîn:
doğru yolda
olan dört büyük halife.
iman:
inanmak.
keşif:
meydana çıkarma, gizli
bir şeyi bulma.
küfür:
inançsızlık; Allah’ın
varlığına, birliğine inanmama.
kıyamet:
varlığın bozulup da-
ğılması, kâinatın tahrip olup
yok olması.
mahiyet:
aslı, esası, iç yüzü.
makam:
mevki.
merakaver:
merak verici, dü-
şündürücü.
muamele:
davranış.
muhabere:
haberleşme.
Mektubat | 829 |
f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT