Mektubat - page 823

Mektubat | 823 |
f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
Yedinci Mektup
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
47-50
Münafıkların ittihamından beraat-i nebeviye hak-
kında gelen
n
ºn
JÉn
Nn
h$G n
?ƒo
°Sn
Q r
øp
µ` '
`dn
h r
ºo
µ` p
dÉn
Lp
Q r
øp
e m
ón
Mn
G BÉ n
`H'
G l
ós
ªn
ëo
e n
¿Én
c Én
e
n
¿ƒo
µ n
j n
’ r
?n
µ p
d Én
¡n
cÉn
æ`r
Ls
hn
R Gk
ôn
Wn
h Én
¡r
æp
e l
ór
jn
RÀ'
†n
b És
ªn
?n
a
(1)
@ n
ø
pq
«`p
Ñs
ædG
(2)
r
ºp
¡p
FBÉ n
«p
Yr
On
G p
êGn
hr
Rn
G »/
a l
ên
ôn
M n
Ú/
æp
er
D
ƒo
Ÿr
G n
¤n
Y
ayetlerinin mühim bir sırrını tefsir ediyor. resul-i
ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın kesret-i izdivacı
nefsanî olmadığını, belki akval ve ef’ali gibi, ahval
ve etvarından tezahür eden ahkâm-ı şeriata vasıta
olmak için hususî dairesinde ziyade şakirtleri bulun-
masıdır. Ve Hazret-i zeynep’i tezevvücü, sırf bir
emr-i İlâhî ve kader-i rabbanî ile olduğunu beyan
ediyor. eski zaman münafıkları gibi yeni zaman zın-
dıklarının tenkitlerini kat’î bir surette kırıyor.
Sekizinci Mektup
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
51-53
(3)
o
º`n
Mr
Qn
G n
ƒ`o
gn
h É k
¶`p
aÉ`n
Ml
ôr
«n
N *Én
a
diyen Hazret-i
Yakup Aleyhisselâmın Hazret-i Yusuf Aleyhisselâ-
ma karşı hissiyatı aşk olmadığını, belki ulvî bir
mertebe-i şefkat olduğunu ve şefkat aşktan çok yük-
sek ve keskin bulunduğunu ve ism-i
Rahman
ve
ism-i
Rahîm
’in vesilesi şefkattir diye beyan ederek,
p
º«/
M s
ôdG p
ø'
ªMs
ôdG $G p
º°r
ùp
H
’in güzel bir sırrını,
acıyan Allah’ın ismi.
ism-i Rahman:
bütün mahlûkatı
rahmet ve merhametle kuşatan
ve kendisine itaat eden-etmeyen
diye ayırdetmeden herkese her
türlü ihsanda bulunan manasında
Cenab-ı Hakka ait isim.
ittiham:
suç altında bulunma,
suçlama.
kader-i Rabbanî:
İlâhî kaderin ta-
sarrufu.
kat’î:
kesin.
kesret-i izdivaç:
çok evlilik.
mertebe-i şefkat:
acıma, şefkat
etme derecesi.
mühim:
önemli.
mü’min:
iman eden, inanan.
münafık:
iki yüzlü, ara bozucu.
nefsanî:
nefsin isteklerine ait.
nikâh:
evlenme.
resul:
elçi, kendisine kitap verilen
peygamber.
suret:
biçim, şekil.
sırf:
sade, yalnız.
sır:
gizli, bilinmeyen İlâhî hikmet.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
sevme.
tefsir:
açıklama, yorum.
tezahür:
ortaya çıkma, meydana
çıkma.
tezevvüç:
evlenme.
ulvî:
yüksek, yüce.
vasıta:
araç.
vesile:
sebep.
ziyade:
çok.
zındık:
Allah’ı inkâr eden, iman-
sız.
1.
Muhammed hiçbirinizin babası değildir; o Allah’ın resulüdür ve peygamberlerin sonuncu-
sudur. (Ahzab Suresi: 40.)
2.
Sonra Zeyd o hanımla alâkasını kesince Biz onu sana nikâhladık; tâ ki, evlâtlıkları hanımla-
rını boşadıktan sonra, o kadınla evlenmek hususunda mü’minlere bir güçlük olmadığı an-
laşılsın. (Ahzab Suresi: 37.)
3.
En iyi koruyucu Allah’tır; merhametlilerin en merhametlisi de Odur. (Yusuf Suresi: 64.)
ahkâm-ı şeriat:
şeriatın hü-
kümleri, prensipleri.
ahval:
hâller, durumlar.
akval:
sözler, lâflar.
alâka:
ilgi.
aşk:
şiddetli sevgi, ilgi, mu-
habbet.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
beraat-i Nebeviye:
Peygam-
ber efendimizin aklanması.
beyan:
açıklama, anlatma.
ef’al:
fiiller, işler.
emr-i İlâhî:
Allah’ın emri.
etvar:
işler, tavırlar.
evlât:
çocuklar.
hissiyat:
hisler, duygular.
husus:
konu.
hususî:
özel.
ism-i Rahîm:
Rahîm ismi, çok
merhametli olan, koruyan,
1...,813,814,815,816,817,818,819,820,821,822 824,825,826,827,828,829,830,831,832,833,...1086
Powered by FlippingBook