Perdelenmişsezuhurun,
Gizlenmezhaşmetlinurun,
Gölgesiolmazkinurun,
Firdevstekicanangibi.
Eyhatib-idevr-izaman,
Sürurbuldukevnümekân,
Senibeklergizliayan,
HephastalarLokmangibi.
Nuryolununkurbanıyız,
Kehkeşanınsamanıyız,
Oateşindumanıyız,
Ateşyanankülhangibi.
Rânârengingülebenzer,
Ruhüfürür,kokuneser,
Ufkumuzdaoldunseher,
Tamaaranbirtangibi.
Eycilvesizahirrahmet,
Baribizlereimdatet,
Kulunolmakdilerelbet,
Bahçenizdefidangibi.
Pesgönlümüzhepdaimpes,
Eyalayan,feryadıkes!
Boşgeçmesinhiçbirnefes,
“Allahbes,gayriheves.”
Mehmed
* * *
ayan:
meydanda, açıkta, belli.
bes:
yeter, yeterli.
canan:
sevgili.
cilve:
güzel ve hoş bir biçim-
de görünme.
feryat:
yüksek sesle bağırma,
çağırma.
Firdevs:
Cennetin en yüksek
yeri.
gayr:
başka, özge.
haşmet:
ihtişam, gösterişlilik.
hatib-i devr-i zaman:
zama-
nın hatibi.
heves:
istek, arzu.
imdat:
yardım, yardıma ye-
tişmek.
kehkeşan:
Samanyolu.
kevn-i mekân:
kâinat, âlem.
kul:
Allah’ın yarattığı insan,
abd.
külhan:
hamam ocağı.
nefes:
soluk.
nur:
aydınlık.
rahmet:
acıma, merhamet
etme, esirgeme, bağışlama.
rânâ:
güzel, hoş, iyi.
seher:
sabahın gün doğma-
dan önceki zamanı.
sürur:
sevinç.
zahir:
görünen, görünücü.
zuhur:
görünme, meydana
çıkma.
H
akikaT
ç
ekirdekleri
| 818 | Mektubat