Mektubat - page 821

Mektubat | 821 |
f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
ayetinin teşbihindeki parlak bir lem’a-i i’caziyeyi ve
(1)
Én
¡p
Ñp
cÉn
æn
e ?/
a Gƒo
°ûr
eÉn
a k
’ƒo
`dn
P ¢n
Vr
Qn
’r
G o
ºo
µ`n
d n
?n
©n
L…/
òs
dG n
ƒo
g
ayetinde küre-i arzın feza-i kâinatta yüzen bir sefi-
ne-i rabbaniye olduğunu gösteren parlak bir haki-
kati tasvir ederek, küre-i arzda Cehenneme göçmek
için ehl-i dalâletin seyahatini ve bütün eşya bir tek
zata isnat edilse vücup derecesinde sühulet ve ko-
laylık olduğunu, eşyanın icadı müteaddit esbaplara
isnat edilse imtina derecesinde bir suubet ve müşkü-
lât olduğunu gayet güzel ve mukni ve muhtasar bir
surette beyanıyla iki nükte-i mühimme-i i’caziyeyi
tefsir eder.
Dördüncü Mektup
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
36-39
(2)
G k
Ò
p
ã`n
c Gk
ôr
«n
N n
»p
Jho
G r
ón
?n
a n
án
ªr
µp
ër
dG n
är
D
ƒo
j r
øn
en
h
ayetinin bir sırrı risale-i nur hakkında tecelli ettiği-
ni beyan eder.
Hem,
“Dertarik-ıNakşibendîlâzımamedçâr-ıterk:
Terk-idünya,terk-iukba,terk-ihestî,terk-iterk.”
düsturuna mukabil, aczmendî tarikında pek mühim
bir düsturu beyan eder.
Hem,
(3)
Én
gÉn
æ r
«n
æn
H n
?r
«`n
c
r
ºo
¡n
br
ƒn
a p
ABÉ n
ª°s
ùdG n
‹p
G BGho
ôo
¶r
æn
j r
ºn
?n
an
G
ayetinin bir sırrını, şiire benzer fakat şiir olmayan,
muntazam fakat manzum olmayan, gayet parlak
muhtasar:
hulâsa edilmiş, kısal-
tılmış, kısa, özet.
mukabil:
karşılık.
mukni:
ikna eden, inandıran.
muntazam:
düzgün, derli toplu.
mühim:
önemli.
müşkülât:
güçlükler, zorluklar.
müteaddit:
çok, çeşit çeşit.
nükte-i mühimme-i i’caziye:
mu’cizeliği gösteren önemli nok-
ta.
sefine-i Rabbaniye:
Allah’ın ge-
misi.
suret:
biçim, şekil.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolaylık.
tarik:
yol.
tarik-ı Nakşibendî:
Nakşibendî
tarikati.
tasvir:
resmini yapma.
tecelli:
görünme, belirme.
tefsir:
açıklama, izah.
terk-i hestî:
varlığını terk etme,
şehvet ve benlik duygusunu bı-
rakmak.
terk-i terk:
terkin terki.
terk-i ukba:
ahiretteki mükâfat-
ları terk etme, ibadet yaparken
sadece Allah rızasını düşünmek.
terk-i dünya:
dünyayı terk; dün-
ya sevgisine kalbini bağlamamalı;
halk içinde Hak ile beraber olma-
lı.
teşbih:
benzetme.
vücup:
varlığı gerekli olma, ge-
rekme.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Üzerinde gezin diye yeryüzünü sizin emrinize veren Odur. (Mülk Suresi: 15.)
2.
Kime hikmet verilmişse, işte ona pek çok hayır verilmiştir. (Bakara Suresi: 269.)
3.
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik. (Kaf Suresi: 6.)
aczmendî:
âcizlik, güçsüzlük.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
beyan:
açıklama, izah.
çâr-ı terk:
dört şeyi terk et-
mek.
düstur:
kural, prensip, esas.
ehl-i dalâlet:
yoldan çıkanlar,
azgın ve sapkın kimseler.
esbap:
nedenler, sebepler.
feza-i kâinat:
uzay.
hakikat:
gerçek.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, bilinmeyen
nokta, İlâhî gaye.
icat:
yoktan var etme, yarat-
ma.
imtina:
kaçınma, çekinme.
isnat:
dayanma, dayandırma.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâzım amed:
lâzım gelir, ge-
rekli olur.
lem’a-i i’caziye:
mu’cizelik
parıltıları.
manzum:
nazım ifade şekli
ile vezinli, ölçülü yazılmış.
menzil:
yer.
1...,811,812,813,814,815,816,817,818,819,820 822,823,824,825,826,827,828,829,830,831,...1086
Powered by FlippingBook