Mektubat - page 812

Bumektup,onikiseneevvelyazılmışvesikke-i tas-
dik-ı gaybî
mecmuasındaderçedilmişbirmektuptanbir
parçadır.
Risale-iNur’unbuvatanvemilletekazandırdığıbü-
yükveçokmukaddesikineticeyibeyanetmesi,filhaki-
kaaynenbuikineticenintezahürübumemleketteve
âlem-iİslâmdagörülmüşolmasıdolayısıylabumektup
çokehemmiyetlidir.
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
risale-i nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı
olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli manevî belâyı defetmek
için, matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek
zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.
o dehşetli belâdan birisi: Hristiyan dinini mağlûp eden
ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik ce-
reyanı bu vatanı manevî istilâsına karşı risale-i nur bir
sedd-i zülkarneyn gibi bir sedd-i kur’ânî vazifesini göre-
bilir.
İkincisi: Âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine
karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için,
matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ih-
tar edildi.
Ben dünyanın hâlini bilmiyorum, fakat Avrupa’da isti-
lâkârâne hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan
dehşetli cereyanın istilâsına karşı risale-i nur hakikatleri
bir kal’a olduğu gibi, âlem-i İslâmın ve Asya kıt’asının
ahali:
halk.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi; İslâm
dünyası.
anarşi:
kargaşa, terör.
belâ:
musibet, afet, sıkıntı.
beyan:
açıklama, izah etme.
cereyan:
akış, akım.
cihet:
yön, taraf.
def etmek:
savmak, uzaklaştır-
mak.
derç:
yerleştirme, arasına koyma.
edyan-ı semaviye:
semavî din-
ler, Allah tarafından gönderilmiş
olan hak dinler.
ehemmiyet:
kıymet, önemli.
filhakika:
hakikatte, işin doğrusu.
hakikat:
gerçek.
halâskâr:
kurtarıcı.
ihtar:
ikaz, uyarı.
istilâ:
kaplama, yayılma, ele ge-
çirme.
istilâkârâne:
istilâ ederek, yayıla-
rak.
itiraz:
karşı çıkma.
ittiham:
suçlama.
izale etmek:
gidermek, kaldır-
mak.
kal’a:
kale, büyük hisar.
kusur:
eksiklik, noksan.
lâzım:
gerekli, lüzumlu.
lisan:
dil.
mağlûp:
yenilme, yenilmiş olma.
manevî:
mana ile ilgili, maddî ol-
mayan, ruhanî.
matbuat âlemi:
basın, medya
âlemi.
matbuat:
basın.
mecmua:
kitap.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
mukaddes:
her türlü ayıp ve
noksanlardan arınmış.
mübarek:
bereketli, hayırlı.
netice:
sonuç.
sedd-i kur’ânî:
Kur’ân’ın yı-
kılmaz seddi, kalesi.
sedd-i Zülkarneyn:
Zülkar-
neyn’in seddi, Ye’cüc ve
Me’cüc kavminden korunmak
isteyenler için yaptırdığı çok
büyük ve sağlam set, kale.
Sikke-i tasdik-ı Gaybî:
Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin bir
eseri.
şimal:
kuzey.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
tezahür:
meydana çıkma,
belirme, görünme.
vazife:
görev.
zan:
zannetme, sanma.
H
akikaT
ç
ekirdekleri
| 812 | Mektubat
1...,802,803,804,805,806,807,808,809,810,811 813,814,815,816,817,818,819,820,821,822,...1086
Powered by FlippingBook