Mektubat - page 807

89.
eskiden ekser İslam aç değildi; tereffühe ihtiyar var-
dı. Şimdi açtır; telezzüze ihtiyar yoktur.
90.
Muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebes-
süm etmeli, “Hoş geldin” demeli. geçmiş lezaiz,
“Ah, vah!” dedirtir. Ah, müstetir bir elemin tercüma-
nıdır. geçmiş âlâm, “oh!” dedirtir. o oh, muzmer
bir lezzet ve nimetin muhbiridir.
91.
nisyan dahi bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını
çektirir, müterakimi unutturur.
92.
derece-i hararet gibi, her musibette bir derece-i ni-
met vardır. daha büyüğünü düşünüp, küçükteki de-
rece-i nimeti görüp, Allah’a şükretmeli. Yoksa, is-
ti’zam ile üflense şişer, merak edilse ikileşir; kalbdeki
misali, hayali, hakikate inkılâp eder, o da kalbi döver.
93.
Her adam için, hey’et-i içtimaiyede, görmek ve gö-
rünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır. o
pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür
ile tetavül edecek. eğer kamet-i kıymetinden aşağı
ise, tevazu ile takavvüs edecek ve eğilecek, tâ o sevi-
yede görsün ve görünsün. İnsanda büyüklüğün mik-
yası küçüklüktür, yani tevazudur; küçüklüğün mizanı
büyüklüktür, yani tekebbürdür.
94.
zayıfın kavîye karşı izzet-i nefsi, kavîde tekebbür olur.
kavînin zayıfa karşı tevazuu, zayıfta tezellül olur. Bir
ulülemrin makamındaki ciddiyeti vakardır, mahviyeti
zillettir; hanesindeki ciddiyeti kibirdir, mahviyeti
re hamd etmek.
takavvüs:
yay gibi eğri olma, yay
biçimine girme.
tebessüm:
gülümseme.
tekebbür:
kibirlenme, kendini
büyük sayma.
telezzüz:
tad alma, hoşlanma.
tercüman:
tercüme eden, çevi-
ren.
tereffüh:
aşırı rahatlık, bolluk ve
rahatlık içinde yaşama.
tetavül:
uzun olma, uzama,
uzanma.
tevazu:
alçak gönüllülük.
tezellül:
aşağılanma, alçalma, kü-
çülme.
ulülemir:
idareci, başkan, emir
veren.
vakar:
ciddîlik, onurlu olma.
zaif:
zayıf, güçsüz.
zillet:
alçaklık, aşağılık.
ziyade:
fazla, çok.
âlâm:
elemler, acılar.
derece-i hararet:
sıcaklık de-
recesi, ısı derecesi.
derece-i nimet:
nimet dere-
cesi.
ekser:
en çok.
elem:
dert, üzüntü, acı.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı
esası.
hane:
ev, mesken.
hey’et-i içtimaiye:
toplantı
heyeti, sosyal şekillenmeler,
sosyal bünye.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
inkılâp:
değişim, dönüşüm.
isti’zam:
büyük tutma, bü-
yük tanıma.
izzet-i nefis:
insanın ciddiyet
ve şerefini korumaya özen
göstermesi.
kamet-i kıymet:
kıymet ve
değerinin mertebesi.
kavi:
kuvvetli.
kibir:
büyüklük taslama.
lezaiz:
zevkler, lezzetler.
mahviyet:
tevazu, alçak gö-
nüllülük.
makam:
mevki, yer.
mertebe:
derece, basamak.
mikyas:
ölçek, ölçü, derece.
mizan:
terazî, ölçü aleti.
muhbir:
haber veren, haber-
ci.
musibet:
belâ, dert, sıkıntı.
muvakkat:
geçici.
muzmer:
saklı, örtülü.
müstetir:
gizli, saklı, örtülü.
müterakim:
birikmiş, toplan-
mış, yığılmış.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
ğış.
nisyan:
unutma, unutuş.
şükretmek:
teşekkür etmek,
nimet ve iyiliğin sahibini tanı-
mak, Allah’ın verdiği nimetle-
Mektubat | 807 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
1...,797,798,799,800,801,802,803,804,805,806 808,809,810,811,812,813,814,815,816,817,...1086
Powered by FlippingBook